Müslüman ülkelerdeki ekonomik ve siyasal sorunların, kurşun atarak savaş alanlarında değil, oy atılan seçim sandıklarında çözülmesi, yalnızca Afganistan için değil, bütün dünya için hayati önem taşıyor. İslam dünyasıyla, Batı dünyası arasında uyum ve dengenin sağlanmasında, moderatörlük görevi Türkiye”ye düşüyor.Türkiye hem Avrupa, hem Asya ülkesidir.
Türkiye kültürel derinliği, ekonomik zenginliği ve demokratik yönetimiyle, Avrupa ile Asya arasında bir çevre ülke olmaktan daha çok, bir merkez ülkedir. Demokratik kültürü ve ekonomik yapısıyla Türkiye, Batı ile İslam dünyası arasındaki barışın en büyük ve en güçlü güvencesidir. Türkiye”de terör olursa, hem İslam hem Batı dünyası, ekonomik ve siyasal krizlerden kurtulamaz. Dünyadaki bütün krizlerin kaynağı terördür. Suçsuz insanları hedef alan terör, ülkelerin birlikte savaşması gereken ortak düşmandır.
Dünyanın her yanında, dinine, ırkına ve yaşına bakmadan, herkesin güvenliğini tehdit eden, kamu düzenini sarsan terörle savaşmak, bütün ülkelerin başta gelen görevidir. İnsan hayatına hiç önem vermeyen terör, bütün savaşların kaynağıdır. Terör sorununu sözle masada çözmek, silahla cephede çözmekten çok daha önemli ve çok daha etkilidir. Kamu düzeninin sağlanmasında, dönüştürücü sözün ustası, aklı hem başında, hem gönlünde olan aydınların, büyük sorumlulukları vardır.
Akıllarıyla düşünen, gönülleriyle konuşan aydınlar, kutup yıldızına benzerler. Nasıl kutup yıldızı, sürekli kuzeyi gösterirse, aydınlar da akıllarıyla kamunun, gönülleriyle de toplumun yanında yer alarak, sürekli doğru olanı, yapılması gerekeni gösterirler. Aydınlar çağlarından sorumludurlar. Aydınlar düşünce ve eylemleriyle, korku ve düşman üretmezler, insanlara ümit ve güven verirler, Terör eylemlerinin üstesinden gelmenin yol haritası aydınlardadır. Aydınlar uzakları görürler, düşünülmeyeni düşünürler.
Hayatın özünü edebiyatın sözüne dönüştüren aydınlar, bilgeliği akıldan akıla olduğu kadar, gönülden gönüle de, bir meşale gibi bir kuşatan bir kuşağa taşırlar. İnsanların düşünce ve eylem dünyaları gönüllerinden güç alır. Dönüştürücü sözün ustası aydınlar, insanların gönlünde olanları dillerinde açığa çıkarırlar. Hayat özün söze, sözün öze dönüşmesiyle anlamlı ve yaşanır kılınır. Aydınlar tutum ve davranışlarıyla, insanların özgürlükleri gibi, güvenliklerinin de önemli olduğunu sürekli vurgularlar.
Görevleri iyiliklerin yollarını açmak, kötülüklerin yollarını kapamak olan aydınlar, birbirleriyle savunulmaz olanı savunmak için değil, savunulmayanı savunmak için yarışırlar. Ancak dünyanın hiçbir yerinde, aydın olmak demek, her yerde, her şeye karşı olmak demek değildir.
Dünyanın bütün aydınları, insanlık tarihinin her döneminde, “gerçek güzeldir, güzel gerçektir” demişlerdir. Gerçeği arayan aydın, sürekli lav püskürten yanardağ gibi, sürekli düşünce üretir.
Eleştirel düşünen, sorgulayıcı aydınlar,”Düşünceyi Eylem İçin Bilmek” kitabımızda ele alındığı gibi, düşünce biziz, eylem bizdedir, demesini bilirler.