Anadolu insanı Yirminci yüzyılın ilk yarısında, büyük bir kültürel çoraklaşma yaşamıştır. Avrupa ülkeleri karşısıda ekonomik üstünlüğünü yitiren Türkiye, üretim gücünü büyütmenin çaresini, mağlupların galipleri taklit etmesinde aramıştır. Edebiyat ve medeniyet dergileri, Yirminci yüzyıl Türkiye’sinde devletin estirdiği kültürel erozyon, fırtınasına karşı duran, edebiyatçıların toplandığı, düşünce platformları oluşturmuşlardır. Onlar yüzyılların birikimi olan zengin kültürüyle, bağları koparılan Anadolu insanının, kültür ve edebiyat dünyasına, yeni bir renk ve farklı bir tat kazandırmışlardır.
Kurucusu değil, kurucuları, girişimcisi değil, girişimcileri, öncüsü değil, öncüleri, şairi değil, şairleri olan Mavera, yedi kuruculu çığır açıcı bir dergidir. Yedi sayısının Anadolu insanının yüzyılların içinden, aktarıla aktarıla gelen, çok boyutlu zengin kültür dünyasında, ayrı bir yer tutar. Bu yüzden Zarifoğlu’nun “Yedi Güzel Adam”ı, Mavera’nın kurucularını çağrıştırdığı için, Mavera’yı sevenler tarafından benimsenmiş ve kuruculara “Mavera’nın Yedi Güzel Adamı” denilmiştir. Mavera’nın kurucuları, paylaşmasını, yardımlaşmasını ve dayanışmasını bilen, bir takım çalışması örneği vermişlerdir.
Mavera nerede söz konusu olursa, yedi kurucusunun adı akla gelir, hepsi birlikte konuşulur. Ne zaman birinin ismi anılırsa, yedisinin ismi de tek tek anılır. Mavera bir edebiyat ve medeniyet dergisi olarak kurulmuştur. Mavera edebiyatı medeniyet için bilenlerin dergisidir. Ancak sayfalarında, hikayeden şiire, gezi yazılarından düşünce yazılarına, sinemadan televizyona, teknolojinin etkilerinden çevre sorunlarına kadar, her alana yer vermiştir. Kısa zamanda, bütün dünyadan okuyucuları ve yazarları olan, küresel bir düşünce ve eylem dergisine dönüşmüştür. R.Guenon’dan S.H.Nasr’a kadar, dünyanın önde gelen düşünürlerine sayfalarını açmıştır.
Bilgide bilgeliği, bilgelikte bilgiyi bulmak, düşüncede eylemi, eylemde düşünceyi görmek, iki dünyaya hem akıl hem de gönül gözüyle, bir olarak bakmak, edebiyat ve medeniyet dergilerinin ana misyonunu oluşturmuştur. Onlar edebiyattan hiç kopmadan, edebiyatı edebiyat yapan değerleri, medeniyeti medeniyet yapan alanları, birbirinden ayırmadan, hepsiyle ilgilenmişlerdir. Dünya düşünce ve eylem tarihinde, edebiyatsız medeniyetler, varlıklarını koruyamamışlardır. Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat,Mavera dergilerinin geleneği, Yedi İklim ve Hece dergilerinde devam etmektedir.
Edebiyat dergileri çevresinde toplanan aydınlar, Türkiye’nin ve dünyanın geleceğini, Atina ve Roma’nın seküler kültüründe değil, Mekke, Medine ve Kudüs’ün kutsal kültüründe aramaktadırlar. Kudüs kutsal kültürlerin, Atina seküler kültürlerin kaynağıdır. Son yüzyılda, dünyanın Atinalaşması tartışılmıştır.
Gelecek yüzyılda, dünyanın Kudüsleşmesi tartışılacaktır. İnsanlığın geleceği, Batı’nın seküler fizik değerlerinden daha çok, Doğu’nun metafizik kutsal değerlerinde aranacaktır. Yirmibirinci yüzyılda dünya, ya kutsal kültürün zenginliklerini yeniden keşfedecek, ya da seküler kültürün nükleer silahlarıyla yok olup gidecektir.
Edebiyatın kutup yıldızları, iki dünya medeniyetinin kilometre taşlarıdır.
Seküler kültür tek dünya, kutsal kültür iki dünya medeniyetidir.
Edebiyat iki dünya medeniyetinin şiirini yakalamaktır.