Necati Öner, Karl Jaspers’den esinlenerek Felsefeyi “Yolda olmak” olarak tanımlar. Yalnızca Felsefe değil, düşünce ve eylem boyutlarıyla, hayat da yolda olmaktır. Aşılmaz dağları aşarak, yitirilen Cennet’e giden yollar, dostlarla bulunur. İnsanlar arasındaki dostluklar, yollarda yeni boyutlar kazanır. Anadolu insanının kültüründe, elde olmayan soy kardeşliği değil, elde olan yol kardeşliği önemlidir.
Dostluk kervanları, Mevlana’nın bilgelik denizlerinden, Yunus’un gönül hazinelerinden beslenirler. Onların dünyasında, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma doruk noktasına ulaşır. Onlar şehirleri değil, gönülleri fethederler. Gönülleri fethetmek, bilgelikle silahlananların işidir. Dost olmanın yolu, inanç birliğinden geçer. Erich Fromm’un vurguladığı gibi: “İnancı az olanın, sevgisi az olur.” Dostluk yolundaki bütün engeller, sevilenlerin destekleriyle aşılır.
Dostluk yolunda dostlar birbirlerinin destekçisidirler. Dostlar güçlerini sevdiklerinden alırlar. Dostların dünyasında insanlar, birbirlerini severek etkinlik kazanırlar. Peygamberleri sevenler, herkesten daha etkin olurlar. Onları sevdiklerinden daha çok sevmeyenler, dostluk yolunda ilerleyemezler. Onlar Allah’ın sevgilileridir. Allah’ın sevdiklerini sevenler, Allah’ın sevgisini kazanırlar. Allah sevdiklerinin, gecelerini gündüzlere çevirir.
Dost olmanın, dost kazanman sırlarını Fethi Gemuhoğlu, sohbetlerinde sürekli anlatmıştır. Onun erişilmez dostluk örneği, Son Peygamber ile İlk Halifesi arasında, Sevr mağarasında sergilenen dostluktur. Onlar ölümün ayak seslerinin işitildiği bir ortamda, birbirlerini sevenlerin koruyucularının Allah olduğunu göstermişlerdir. Allah’ın gücünün üzerinde güç, olmadığını görmek için, onların dostluğuna bakmak gerekir.
Allah sevgisinde yok olanları, yeri ve zamanı gelince, Allah güvercin yuvaları ve örümcek ağlarıyla korur. Allah’ın koruduğuna kimse zarar veremez. Allah’ın dostluğunu kazanmasını bilenler, iki dünyada da dostsuz kalmazlar. Allah’ın dostları, hiçbir şeyden yoksun olmazlar. Kalıcı dostluk köprüleri, bir- birlerini Allah için sevenlerin arasında kurulur. Onların dostlukları karşısında, bütün dostluklar derinliklerini yitirirler.
Hayatı bütün boyutlarıyla kolaylaştırmak için, dostların sayılarını çoğaltmak, düşmanların sayılarını azaltmak büyük önem taşır. Bunun için Anadolu’da, “Bir düşman çok,bin dost azdır” denilir.
Tarih içinde verilmiş, eşsiz dostluk örneklerini, bugüne taşımadan, savaşlarla başlayan Yirmi birinci yüzyılı, barış yüzyılına dönüştürmek mümkün değildir.
Barış yüzyılının mimarları, paradan önce dost biriktiren, dost kazanmak için, yedi günde yetmiş gün, çalışmasını bilenler olacaktır.