Yirminci yüzyılda Anadolu hem medeniyetlerin, hem edebiyatların savaş alanı olur. Kan kardeşliğinden daha çok yol kardeşliğine önem veren Türklerin Avrupa’da ilerleyişleri gibi, Avrupa’dan çekilişleri yüzyıllarca sürer. Yirminci yüzyılın başında, Doğu Avrupa’dan çekilen Türkler, sonunda Batı Avrupa’ya dönerler. Avrupa’nın bütün ülkelerinde yeni Anadolu’lar oluşur. Mavera edebiyatçılarının ellerinde, İslam’ın yaz kış sürekli dalgalanan bayrağı, önünden iki defa dönülen Viyana başta olmak üzere, bütün Avrupa ülkelerinin şehirlerinde dalgalanmaya başlar.
Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, değersizliklere, kültürsüzlüklere ve haksızlıklara karşı çıkanların başında, iki dünyayı bir dünyaya dönüştüren edebiyatçılar gelirler. Edebiyatçıların düşünce ve eylem dünyalarında, bir insanın yolunun aydınlatılmasıyla, bütün insanlığın yolunun aydınlatılması bir tutulur. Edebiyatçılar dünyaya seslenirler, sesleri arayış içindeki insanların seslerine dönüşür. Onlar yalnızca ülkelerinin insanlarını değil, bütün ülkelerin insanlarını düşünürler.
*
Bilgi ve bilgelik yüklü eserleriyle, hayatı sorgulayan, doğruluklara anahtar, yanlışlıklara kilit olan edebiyatçılar, Mavera yolunda olan insanlara, yön gösteren kutup yıldızlarına benzerler. Onlar güncelliğini yitirmeyen eserleriyle, güneş gibi bütün insanların yollarını aydınlatırlar. Onların ümitsizliğe yer olmayan, düşünce ve eylem dünyalarında, soğuk kış fırtınaları değil, uyandırıcı bahar rüzgarları estirilir. Ve oluşturdukları çekim alanlarında, Mavera yolunda olanlar, Mavera yolunu arayanlara kılavuzluk yaparlar.
Ülkelerin hem büyüme, hem küçülme dönemlerinde, edebiyatçıların yönlendirici oldukları bilinir. Çok boyutlu düşünen edebiyatçılar çalışmalarıyla, toplumların ekonomik yapılarında ve kültürel dokularında köklü dönüşümlere yol açarlar. Bilge edebiyatçılar, Erdem Bayazıt gibi şiirleriyle, Rasim Özdenören gibi denemeleriyle, atalarının yitirdikleri Cennet’e dönmek isteyenlere, yönlerini bulmalarına yardımcı pusula verirler.Tarihe bakıldığında, Türkiye’nin son yüzyıllarına, edebiyatçıların damgalarını vurdukları görülür.
Dünyanın bütün ülkelerinde edebiyat çalışmaları, gizemli bir mıknatıs gibi, çevrelerinde büyük etki alanları oluştururlar. Bilge edebiyatçılar kırk şiiri özümsemeden bir şiir, kırk deneme içselleştirmeden bir deneme, yazılmayacağını bilirler. Onlar konuları dallandırmadan, budaklandırmadan anlatmak istediklerini, sözü uzatmadan yalın bir dille anlatırlar. Güçlü edebiyatçılar şiirlerinin, denemelerinin, hikayelerinin, romanlarının satır aralarında, Mavera yolcularına doldurmaları gereken büyük boşluklar bırakırlar.