Yerli edebiyatın öncülüğünü, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat ve Mavera dergilerinin çevrelerinde, halkalanan edebiyatcılar yapmıştır. Onlar kültürsüzleşmeye karşı çıkan, dünyaya açılmada ve küreselleşmede referansları Mekke, Medine ve Kudüs olan, düşünce,kültür ve sanat dergileridir. Mavera’nın sayıları binleri bulan “Yedi Güzel Adam”ları, İslam dünyasının üzerine bir karabasan gibi çöken, yüzeyselleşme bulutlarını dağıtmayı, en önemli küresel görev ve en büyük küresel sorumluluk bilmişlerdir.
Yerli edebiyatın öncüleri, iki dünyanın şiirini yakalayan, Anadolu edebiyatının kutup yıldızları, düşünce ve eylemleriyle, bir edebiyat eserinin ne kadar yerliyse, o kadar küresel olacağını göstermişlerdir. Kalıcı edebiyat, yerel değerlerde, küresel değerleri bulan ve tartışan edebiyattır. Goethe’nin altını önemle çizdiği gibi: “Yerel edebiyatın anlamı kalmamıştır, yüzyıllar dünya edebiyatı yüzyıllarıdır.” Türkiye’de de yüzyıl, hem yerel hem küresel edebiyata, katkıda bulunma yüzyılıdır.
Bin yıllık Anadolu tarihinde, Anadolu’yu dönüştürenler, Anadolu insanının yolunu daraltan yöneticilerden daha çok, Anadolu insanının yolunu genişleten edebiyatçılar olmuştur. Bütün boyutlarıyla hayatı kucaklayan, edebiyat dünyasının kilometre taşları, yöneticilerin desteklediği edebiyatcılar değil, yönetilenlerin desteklediği edebiyatçılar olmuştur. Edebiyat çıların gücü, ortak sesi oldukları insanların, yaşadıkları coğrafyanın büyüklüğü ve zenginliğinden kaynaklanır.
Yirminci yüzyılın edebiyat dergileri, Anadolu insanının düşünce ve eylem dünyasını, yerelden küresele taşıyan, bir kültür ve sanat akademisi olma görevi yüklenmişlerdir. Onların çevresinde toplanan edebiyatcılar, sıradan edebiyatçılar gibi, akıntı yönünde gidenler değil, Van gölünün inci kefalleri gibi, akıntıya karşı gitmesini bilen, sıradışı edebiyatçılardır. Onlar güçlerini eleştirdikleri devletten önce, seslendikleri milletten almışlardır. Onlar devletin çorak topraklarına değil, milletin bereketli bağrına yatırım yapmışlardır.
Yerel edebiyat, küresel edebiyatı, dünyanın kıtaları, kıtaların ülkeleri içinde taşıdığı gibi taşır. Yerel edebiyat küresel edebiyatın habercisidir. Edebiyatın ayna tuttuğu sorunlar, ister yerel ister küresel eksende ele alınsın, bütün insanlığın sorunlarıdır. Yerel edebiyatı küresel edebiyata dönüştürenlerin, Necip Fazıl’ın vurguladığı gibi: “Dudakları ölümsüzlük şarkısında” ve “İmzaları mavera yurdu haritasında”dır. Onlar, insanlığın akıl dünyasına, gönül dünyasının ışığını taşırlar. Ve dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, edebiyatcılar doğruyu arayan doğruluk avcılarıdır.
Edebiyatın özelde ya da genelde seslendiği insan, küçük bir dünya değildir, her insanda büyük bir dünya gizlidir. Yerel edebiyatı küresel edebiyatla bütünleştiren edebiyat, uçlarda dolaşan edebiyat değil, iki uca birden dokunarak, altın oranda harmanlamasını bilen edebiyattır. Onlar dünyada arayış içinde olan insanların hem akıllarına, hem de gönüllerine seslenirler. Onların ölümsüz eserlerinde, insanların akılları görünmez, akıllarının gölgeleri okunur, insanların gönülleri okunmaz gönüllerinin sesleri duyulur.
Yirmibirinci yüzyılda insan bir yandan yabancılaşırken, bir yandan yalnızlaşmaktadır. Yabancılaşmanın ve yalnızlaşmanın üstesinden gelecek, edebiyattan daha etkili bir güç yoktur.
Farklılıklar arasındaki benzerlikleri, benzerlikler arasındaki farklılıkları, yerelde küreseli, küreselde yereli gören, edebiyatçılar yakalar.
Gerçeği arayan edebiyatçılar ne Doğuludur, ne Batılıdır, nerede yaşarsa yaşasınlar, gerçeği arayanların vatanları dünyadır.
Dünya bütün insanların, bir gün yitirdikleri vatana dönecekleri, sürgündeki vatanlarıdır.