Asya ile Avrupa arasında tarihin ilk dönemlerinden beri yoğun düşünce ve kültür alışverişi olmuştur. Medeniyet ırmağı Bekir Karlığa’nın ,”Doğu’dan Batı’ya Akan Nehir” belgeselinde,bütün ayrıntılarıyla ortaya koyduğu gibi, Asya’dan Avrupa’ya akmıştır. Medeniyetin kutsal boyutu söz konusu olduğunda, tarihçi Henri Pirenne’nin dediği gibi: Dünyada “Medeniyet olarak ne varsa, hepsi Akdenizlidir.” Doğu Akdeniz kutsal kültürün tek ve değişmez kaynağı bütün peygamberlerin anavatanıdır.
Anadolu’da Nemrut’un ateşini gül bahçesine dönüştüren İbrahim Peygamber,Mekke’yle,Kudüs’le, başta Avrupa olmak üzere, bütün kıtalar arasında Kıyamet’e kadar varlığını koruyacak yıkılmaz köprüler kurmuştur. Bu köprülerden bütün peygamberler geçer, hepsinin yolu sonunda, Son Peygamber’e çıkar. Bütün insanlığın atası Adem Peygamberle başlayan, brahimPeygamberle, Musa Peygamberlr ve İsa Peygamberle devam eden kutsal gelenek, Son Peygamber Muhammed’le tamamlanmıştır.
Babil, Mısır, Yunan ve Roma gibi, bilinen bütün kültürlerin kaynağından kutsal kitaplar vardır. Ancak onlar zamanla kültürlerinin metafizik kutsal boyutunu yitirerek, seküler fizik bir yapıya dönüşmüşlerdir.Medeniyetlerin tarihi bütün insanlığın ataları olan Adem ile Havva ile başlar.Onlar bir buğday tanesi karşılığında, yitirdikleri Cennet’e yeniden dönmek için, bir imtihan yeri olan dünyaya gönderilmişlerdir.Onların çocukları, Kıyamet kopmadan, dünyayı barış dünyasına dönüştürmek zorundadırlar.
Düşünce ve sanatta çığır açan Sezai Karakoç, medeniyetin serüvenini aşağıdaki cümlelerle çok öz ve çok güzel olarak özetler. “Medeniyet temelde tektir ve medeniyet meşalesi ilk insandan bugüne elden ele taşınarak gelmiştir. Dallara ayrılmış, varyasyonları olmuştur. Kimi zaman ekseninden sapmış, mecrasından çıkmış, bozulmuş, yozlaşmıştır. Meşale sönmeye yüz tutmuş zaman zaman. Ama Allah tekrar parlatmış ve yükseltmiş meşalesini. Kıyamete kadar bu böyle sürecektir.” Ademoğulları sürekli gözlenmektedirler.
Temelde tek olan ‘medeniyet’in iki ana boyutu vardır. Biri kutsal kitaplardan beslenen normatif, aşkın boyut, biri de metafiziğe kapalı, fizik dünyaya dönük seküler, pozitif boyutudur. Normatif alan kutsal kitaplardan, pozitif alan Yunan ve Roma’dan beslenir. Bugün bütün ülkeleri etkisine alan Batı dünyası ‘medeniyet’in aşkın kutsal boyutunu, seküler boyut içinde, eritip yok etmiştir.
Yirmi birinci Yüzyılın bütün dünya için, yaşanır kılınması, medeniyetin metafizik boyutunun ağırlık kazanmasına bağlıdır. Medeniyetin aşkın boyunutun temsilcileri Museviler, Hristiyanlar ve Müslümanlar’dır. İslam dini İbrahim’i dinlerin en sonda gelen,ancak en başta olanıdır. İslamsız İbrahimi dinler, süreklilikle birlikte bütünlüklerini de yitirirler.
Avrupalılar’ın yeni yeni keşfetmeye başladıkları gibi, Batı kültürünün ana kaynaklarından biri İslamdır.
Avrupa’nın Rönesans kültürü, Yunan’dan ve Roma’dan önce İbrahimi dinlere dayanır.
Barışın güvencesi İbrahimi dinler, İslamla süreklilik,bütünlük ve anlam kazanırlar.
Müslüman ülkeler arasına bir ülke ağlarsa, dünyada hiçbir ülke gülemez.