Ülkelerin siyasal sınırları dış politikaları, ekonomik sınırları ise, iç politikalarıyla çizilir. Ülkelerin dış politikalarında, devletin askeri gücü etkiliyken, iç politikalarında milletin üretim gücü etkilidir. Her ülkenin üretim gücü, siyasal sınırlardan daha çok ekonomik sınırlara dayanır. Siyasal sınırlar istenildiği zaman, istenildiği kadar genişletilemez. Buna karşılık, ülkelerin ekonomik sınırlarını sürekli değişir.
Üretim gücünün büyütülmesi, çift yönlü bir süreçtir. Bir ülke, başka bir ülkenin üretim gücüne katkı yapmadan, kendi üretim gücüne katkı yapamaz. Her ülke için iyi olmayan bir üretim, hiçbir ülke için iyi olmaz. Dünya barışının güvencesi, siyasal sınırların silahlı güçleri değil, ekonomik sınırların silahsız güçleridir. Silahsız güçlerin başında, bütün ülkelere bir gözle bakan, ürün, hizmet ve bilgi üretmenin öncüsü ve ustası kurumlar ve kuruluşlar gelir.
Uzaklık ve yakınlık farkının ortadan kalktığı, Yirmi birinci yüzyılda, üretim gücüne yeni boyutlar, kazandırmak için yarışmayan ülkeler, tüketim kültürüne yeni boyutlar kazandırmak için yarışırlar. Bunun için tarihin her döneminde, üreten eller tüketen ellerden üstün görülmüştür. İster ürün, ister hizmet, isterse bilgi üretimi olsun, üretim sürecinde girdiler alınır, çıktılar verilir. Üretim süreci, bir alış ve veriş süreci olmaktan daha çok, bir veriş ve alış sürecidir. Üretimde verenler alırlar, alanlar verirler.
Veriş ve alışın olduğu yerde, savaş değil barış vardır. Savaş ortamında kazançlar tek yönlüyken, barış ortamında kazançlar çift yönlüdür. Kazandıranlar kazanırlar, kazananlar kazandırırlar. Kazandırma ve kazanma sürecinde, en önemli, en güçlü ve en etkili sermaye dürüstlüktür. Ürün, hizmet ve bilgi üretiminde en güzel meyvalar, dürüstlüğün ağacında yetişir. Üretim dünyasında meyvası para olan ağaç yoktur. Bunun için, Anadolu”da ”Para sokaktan toplanılmaz” denilir. Para akıl terinin,gönül derinliğinin ve üretme gücünün ödülüdür.
Bir ülkenin siyasal sınırları dışında yaşayan soydaşları, o ülkenin diasporasını oluştururlar. Diasporalar, ülkelerin siyasal sınırlarını aşmada, ekonomik sınırlarını genişletmede, önemli görevler yüklenirler. Onlar ülkeler arasında ekonomik, siyasal ve kültürel köprüler kurarlar. Anadolu insanı, doğduğu şehirler kadar doyduğu şehirlere önem verir. Kare dünyanın ekonomisinde, uzaklık yakınlık farkı gibi, gece gündüz farkı yoktur. Bir şehirde olan her şehirde olur.
Yirminci yüzyılın başında ”Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan / Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” diyen Ziya Gökalp’ın rüyası, aynı yüzyılın sonunda gerçekleşmştir. Artık Turan ne Asya’dır Türklere, ne Avrupa’dır. Turan, büyük çarşıya dönüşen, kare düz dünyadır.Dünyanında her yerinde olamayan ülkeler, dünyanın bir yerinde olamazlar.
Dünya ülkeleri, Turan ülkeleridir. Kore’de, Macaristan’da ve Finlandiya’da olmak için, kare dünyanın her köşesinde olmak gerekir. Düz dünyada ülkeler, rüyalarıyla büyürler.Rüyaları büyümeyen ülkelerin, coğrafyaları küçülür.
Yirmi birinci yüzyılda insanın, toprağın, suyun ve paranın boş kalması istenmez. Ülke kaynaklarını değerlendirmede, ordu milletlerin yerine, girişimci milletler geçmiştir.
Dünyada toprak büyüklüğü değil, rüya büyüklüğü önemlidir.
Yeni yüzyıl ordulardan önce girişimcilerin dünyasıdır.
Girişimciler yeni yüzyılın, yeni simyacılarıdır.