Geçen iki yüzyılda, Türklerin başını çektikleri Doğu dünyası, Avrupalıların başını çektiği Batı dünyası karşısında, ekonomik ve kültürel üstünlüğünü yitirmiştir. Ancak Türkiye Anadolu’daki bin yıllık tarihi içinde oluşan, çok köklü düşünce ve eylem birikimine dayanarak, kısa zamanda kendini yenilemesini bilmiştir. Tarihleri boyunca Asya’dan Avrupa’ya, uzun bir yolculuğa çıkan Türkler, Yirminci yüzyılın başında çekildikleri Avrupa’ya, aynı yüzyılın sonunda geri dönmüşlerdir.Avrupa ülkelerinde on milyona yakın Anadolu insanı yaşamaktadır.
Avrupa’nın her ülkesinde küçük küçük Anadolu’lar vardır. Avrupa’daki Türklerin nüfusü, yirmi Avrupa Birliği üyesi ülkeden çok daha büyüktür. Türkler 1354’de Gelibolu’da, ayak bastıkları Avrupa topraklarında, ilerlemeye devam etmektedirler. Son iki yüzyılda dünyada Batılılaşma tartışılmıştır. Artık Avrupa’da Batılılaşma değil, Doğululaşma tartışılmaktadır. Avrupa ya Müslümanlarla birlikte yaşayacaktır ya da Amerika’ya,Avusturalya’ya,Kanada’ya göç edecektir.
Tarihleri boyunca Türkler ezanın okunduğu coğrafyaları vatanları bilmişlerdir. Avrupa’nın düğümünü Türkiye çözecektir. Geçmişte Viyana’ya kadar gidenTürkler, Yirmi birinci yüzyılda Stockholm’e kadar gitmişlerdir. Dublin’den Berlin’e kadar Avrupa’da Türklerin olmadığı hiçbir başşehir yoktur. Artık yanızca İstanbul’un Ayasofya’sında değil, Bütün Avrupa şehirlerinin Ayasofya’larında ezanlar okunmaktadır.Tarihte her karanlığın bir aydınlığı,her yükselişin bir düşüşü vardır.
Tahsin Paşa’nın “Abdülhamit Han Yıldız Sarayı Hatıraları” kitabında ayrıntılı olarak anlatıldığı gibi,Osmanlı Devletinin dağılış yıllarında toparlanışın temelleri atılmıştır.Bu yüzden Necip Fazıl’ın çok önem verdiği, Türk tarihinin anahtar sultanlarının başında gördüğü, Abdülhamit’i anlamadan, “Avrupa düğümü”nü, “Amerika düğümü”nü ve “Orta Doğu düğümü”nü çözmek mümkün değildir. Abdülhahit taçlı diplomattır. Onun barış yıllarında Orta Doğu bütünlüğünü korumuştur. İttihatçıların savaş yıllarında, Türkler arkalarına bakmadan, Kudüs’ten, Kosova’dan, Üsküp’ten İstanbul’a çekilmişlerdir.
Türkiye derin tarihsel birikimiyle, zengin kültürel kaynaklarıyla, edebiyatı medeniyet için bilen denemecileriyle, şairleriyle, hikayecileriyle, romancılarıyla savaş yüzyılını barış yüzyılına dönüştüreceklerdir.
İslam dünyasında olduğu kadar, bütün dünyada da barışa açılan kapıların anahtarı, savaşa açılan kapıların da kilidi düşünceyi eylem, eylemi iman için için bilenler olacaktır.
Yeni kuşaklar dünyanın yakın tarihi anlatmak için değil, anlamak için, Abdülhamit’in barış yıllarını yeniden yazacaklar, yeniden yorumlayacaklardır.
Abdülhamit’in barış yılları anlaşılmadan, Balkanlarda,Kafkaslarda, Ortadoğu’da,Akdeniz’de ve Karadeniz’de barış rüzgarları estirilmez.
Edebiyatta tartışılan düşünceler, kısa zamanda eylemlere dönüşürler. Türkiye Doğu ülkeleriyle Batı ülkeleri arasında, hem anahtardır, hem kilittir.