İki binli yıllarda ülkeler arasındaki, etkileşimi artıran gelişmeler, bütün dünyayı sanayi toplumunun oluşmasında olduğu gibi, köklü dönüşümlerle karşı karşıya getirmiştir. Artık dünyada hiçbir ülke, hiçbir ülkeye uzak değildir. Yeni dönüşüm Frances Cairncross’un, “The Death of Distance” kitabında, ayrıntılı olarak anlattığı gibi, ülkeler arasında yakınlık ve uzaklık farklarını, bütünüyle ortadan kaldırmıştır. Artık her ülke her ülkeye komşudur.
Dünyada bütün ülkeleri sarsan köklü dönüşümler, şehirleri, kuruluşları, iletişim ve ulaşım dünyasındaki gelişmelere uyum sağlamaya zorlamaktadır. Ülkelerin, şehirlerin, kuruluşların izleyenlerden daha çok, izlenenler olmaları için, ekonomik, siyasal ve kültürel alanda, mükemmeli arama çalışmaları, yıldan yıla yeni boyutlar kazanmaktadır. Yeni dünyada görünen ve görünmeyen yüzleriyle, bütün kuruluşların kusursuz olmaları istenmektedir.
Eğitimden sağlığa, ekonomik ve kültürel hayatın bütün boyutlarında, köklü dönüşümlere yol açan gelişmelerle belirlenen standartları yakalamadan, dünyadaki kuruluşların uzun ömürlü olmaları mümkün değildir. Ürettikleri ürünlerle, verdikleri hizmetlerle, kusursuzluğu yakalamada, dünyanın ilk sıralarında olmayı hedeflemeyen kuruluşlar, kendi ülkelerinde ilk sıralarda olsalar da, dünyadaki gelişmelerin gerisinde kalırlar. Kuruluşlar dünyasında küresel yarışa katılmayanlar ayakta kalamazlar.
Dünyada kusursuzluğu aramayan kuruluşlar, kusursuz ürünler, kusursuz hizmetler, kusursuz bilgiler üretemezler. Köklü dönüşümlerin yakalamaya zorladığı standartlar, bütün dünyada, “Biz yaparız olur” ve “Biz yapmayız olmaz” anlayışının sonunu getirmiştir. Artık dünyada hiçbir ülkenin, hiçbir kuruluşun, ürün, hizmet ve bilgi üretiminde yapılması ve yapmaması gerekenleri, tek başına belirleme gücü yoktur. Her ülke her kuruluş birbirine bağımlıdır.
Bütün ülkeler, bütün kuruluşlar, dünya pazarlarında kendilerine sağlam bir yer tutmayı isterler. Ancak yeni dönüşümün getirdiği olmazsa olmazlar, her ülkenin, her kuruluşun, her istediğini yapma gücünü, bütünüyle ortadan kaldırmıştır. Avrupa ülkelerinin Kopenhag kriterleri gibi, yeni dönüşümün de getirdiği kriterleri vardır. Bütün ülkelerde, bütün kuruluşlarda geçerli, olmazsa olmaz kriterlerinin başında dürüstlük, içtenlik ve açıklık gelmektedir.
İletişim kanallarındaki devrim nitelikli köklü dönüşümlerle, her alanda mükemmeli arayanlar, ülkeler arasındaki uzaklık ve yakınlık kavramlarının algılanmasıyla birlikte, eğitim, yönetim, kurum, kuruluş ve kurumsallaşma kavramlarının algılanışını da büyük ölçüde değiştirmiştir. İletişim ve ulaşım alanındaki baş döndürücü gelişmeler, bütün ülkelere ve bütün kuruluşlara, karşı konulması mümkün olmayan, benimsenmesi gereken değerler getirmektedir.
Köklü dönüşümlerin belirledikleri değerleri benimseyen ve yakalamaya çalışan ülkelerin ve kuruluşların, her ülkenin birbiriyle alışveriş yapmak zorunda olduğu dünyada, açık ara bir yarışma üstünlüğü kazanırlar. Dürüstlükte, içtenlikte ve açıklıkta, mükemmeli arama yolculuğuna çıkan ülkeler ve kuruluşlar, ürünlerin, hizmetlerin ve bilgilerin üretiminde, kusursuzluğu yakalamakta güçlük çekmezler.
Dürüstlük, içtenlik ve açıklık, her yerde her zaman bütün kapıları açan altın anahtarlardır.
İlkeli kuruluşların ürünlerine ve hizmetlerine, bütün ülkelerin kapıları ardına kadar açılır.
İlkesizliğin karşılıksız kalmadığı sınırsız dünyada, en büyük risk ilkesiz olmaktır.
Üretilmeye değer ürün, verilmeye hazır hizmet üretenler, kalıcı izler bırakırlar.