Toplumların tarihinde, şiirin vazgeçilmez işlevlerinin başında, insanın ruhunu zenginleştirmesi yer alır. Ülkelerin görünen ve görünmeyen dünyalarının güzelleştirilmesi, insanların ruhlarının derinleştirilmesine bağlıdır. İnsanın ruhu, bedenin tükettiği ürünlerle değil, hafızanın ezberlediği şiirlerle canlılığını korur. İnsanın sağlıklı olabilmesi için, bedeni gibi, ruhunun da beslenmesi gerekir.
Bedenin gücünü koruması için, nasıl gıdaya ihtiyacı varsa, ruhun da zenginliğini yitirmemesi için, şiire ihtiyacı vardır. Nasıl ruh bedenden ayrılmazsa, şiir de hayattan ayrılmaz. Ruh ve beden gibi, şiir ve hayat da bir bütünün iki ayrı yüzüdür. Bedenin ruhu içinde taşıdığı gibi, hayat da şiiri içinde taşır. Bütün boyutlarıyla hayatı yaşanır kılanlar, hayatın şiirini yakalayanlardır. Onların bir bakışı, yağmur gibi, kurumuş topraklara can verir.
İnsanların ruh dünyasını güzelleştiren şairler, hayatın iniş ve çıkışları, insanın ümit ve korkuları arasındaki, uyumsuzlukları gidermesini bilirler. İnsanların ruhlarında fırtınalar estirerek, hayatın akışını değiştiren şairler, dünyanın hiçbir yerinde unutulmazlar. Onlar hayatlarını bağrında doğup büyüdükleri topluma, şiirlerini de bütün insanlığa adamışlardır. Büyük şairler, kendi toplumlarının şiirinden yola çıkarak, küresel şiiri yakalamasını bilen şairlerdir.
Hayatın bir yüzü şiir, bir yüzü de güzelliktir. Ekonomik ve kültürel boyutlarıyla, hayata zenginlik kazandıranlar, şiirde güzelliğin peşine düşenlerdir. Güzelliği arayanlar, toplumda güzel yaşamanın olduğu kadar, güzel olmanın da kaynağı olurlar. Güzellik hayatı, hayat da güzelliği zenginleştirir. Şairlerin dünyasında güzellik hayattır, hayat da güzelliktir. Hayat doğrulukla, doğruluk güzellikle yeni boyutlar kazanır.
Güzelliği arayan ve güzel olan şairler, bütün insanlığı haya- tın çalkantılı denizlerinde, kazaya uğramaktan koruyan, usta kaptanlardır. Onlar uçsuz bucaksız denizlerde, akılların düşünmediğini düşünürler, gözlerin görmediğini görürler, kulakların duymadığın duyarlar, dillerin söylemediğini söylerler, kalemlerin yazmadığını yazarlar. Şairler insan boyu dalgalı denizlerde, bütün dünyayı, bütün insanlığı, gemilerinde kazasız, belasız taşımasını bilirler.
Ruhları zenginleştiren şairler, bağrına doğdukları coğrafyayı adım adım, içinde yaşadıkları tarihi, ay ay, yıl yıl, birlikte yaşadığı insanları bir bir bilmek ve tanımak zorundadırlar. Kıtalar, ülkeler, şehirler, kasabalar, köyler, bilinen geçmişten, bilinmeyen geleceğe doğru, düşe kalka ilerlemektedirler. Hayatın durdurulamaz akışında, şairler geleceğe geçmişten, geçmişi gelecekten bakmasını başarırlarsa, bütün insanlığın düzlüğe çıkmasına katkıda bulunurlar.
Şairleri sevmeyenler, hayatı anlamlı ve yaşanır kılamazlar. Şiirler hayatın anlam pusulalarıdır. Bir şiir, bir hikaye, bir deneme, insanı yoksul anlamsız bir hayattan, zengin anlamlı bir hayata taşır. Arayış içinde olanlar, bir şiirin, bir hikayenin, bir denemenin, insanın anlam dünyasını nasıl değiştirdiğini bilirler. Şairler güzelliğin, bilinmeyen dünyasına ışık tutarlar. Sancı çeken insanlar aradıkları güzel bir kelimeyi, şiirin derinliklerinde bulurlar.
Ağaçlar kendilerine bakanlara göre meyva verirler. Şairler insanların baktıkları ağaçlara bakarlar, kimsenin görmediği meyvaları görürler. Şairlerin sağduyusu, güzelliği aramalarından kaynaklanır.
Dünyanın güzellik avcıları olan şairler, hayatın değişik alanlarına gizlenmiş güzellikleri, zorluk çekmeden bulurlar.
Şiirin herkese açılmayan gizemli kapıları, güzellikte sınır tanımayan, güzel şairlere açılır.