Tarihin her döneminde liderler, toplumların gönül zenginlikleriyle, akıl zenginliklerini altın oranda kucaklaştırarak, kültürel dokuyu ve ekonomik yapıyı dönüştürmüşlerdir. Toplumların dönüşüm sürecinde, gönül zenginliği akıl zenginliğine, akıl zenginliği gönül zenginliğine yeni açılımlar kazandırır. Gönül zenginliğiyle akıl zenginliği arasında, karşılıklı bir iletişim ve bir etkileşim vardır. Gönül dünyasında ekilenler, akıl dünyasında, akıl dünyasında ekilenler, gönül dünyasında biçilirler. İki dünyada birden ekilmeyenler, iki dünyada birden biçilmezler.
Dünyanın neresinde olursa olsun, gönül derinliğiyle akıl zenginliğini, birbirinden kesin sınırlarla ayıran toplumlar, iki dünyanın zenginliklerini birden yitirirler. Nasıl iki kılıç tek elle tutulmazsa, birbirinden bağımsız iki dünyaya bölünen bir dünya, tek elde toplanmaz. Gönül derinliğiyle akıl zenginliğinin, birbirini destekleyip büyütmesi için, iki bağımsızlaştırılmış dünyanın bir dünyaya dönüştürülmesi büyük önem taşır. İki dünyayı Gazali gibi, ekonomik ve kültürel hayatı, hem akıl, hem gönül gözüyle görenler bütünleştirir.
İster gönül derinliği, ister akıl zenginliği olsun, insanlığın bilgi ve bilgelik kaynakları, tarih içinde geçmişten geleceğe bir bütünlük ve süreklilik içinde, bulanmada donmadan akar. Akıl zenginliği bilgiye, yeni boyutlar kazandırırken, gönül derinliği bilgeliğe, yeni boyutlar kazandırır. Gönül derinliğinde kazanılan başarı, akıl zenginliğinde kazanılacak başarının yol haritasını verir. Her iki alanda, ulaşılan başarının seviyesi, birleşik kaplar yasasıyla belirlenir, yükseldikleri ortak tabanda, zaman içinde birbiriyle eşitlenir.
Asya ve Avrupa arasında uzun bir yolculuğa çıkan Türk boyları, hem Asyalı hem Avrupalı olarak, Anadolu’ya yerleşirler. Cumhuriyet öncesini bilen iki gönül insanı, Arvasi ve Kotku ile iki akıl insanı, Necip Fazıl ve Turgut Özal, Anadolu’nun aslına dönmesinde, çok ayrı bir yer tutarlar. Cumhuriyet döneminde gelmiş iki Horasan Eren’i, etkiledikleri bir düşünce sevdalısı Necip Fazıl’la ve bir eylem sevdalısı Turgut Özal’la, Anadolu’nun gönül derinliğine ve akıl zenginliğine, en büyük katkıyı yapmışlardır. Onların çevrelerinde halkalananlar, iki dünyayı bir dünyaya dönüştürerek, İslam dünyasını kuşatan, ekonomik ve kültürel yoksulluğunun, çelik çemberini parçalamışlardır.
Anadolu’nun bin yıllık, ekonomik ve kültürel tarihi içinde, gönül derinliği ve akıl zenginliği arayanlar, uzaklara gitmesinler, çarşılara ve camilere baksınlar. Nerede iyilikler özendiriliyor, nerede kötülükler önleniyorsa, orada gönül insanları vardır, orada akıl insanları vardır. Kültürü ve ekonomiyi güzelleştiren, bilgi ve bilgelik camilerden ve çarşılardan beslenmiştir. Bilgiyi bilgeliliğe dönüştürenler, ekonomik, siyasal ve kültürel hayata canlılık getirmekle kalmazlar, büyük bir dönüşümlerin de lokomotifi olurlar. Onlar eğitimlerine hiç ara vermeyen, Kıyamete kadar açık kalacak, bütün insanlığın “Görünmeyen Üniversite”leri olurlar.
Başta Mevlana, İbn Arabi ve Yunus olmak üzere, dünyanın görünmeyen üniversitelerinin kapıları bütün insanlara ardına kadar açıktır. Onların sürekli yeni açılımlarla, zenginleştirilen, bilgilerinden ve bilgeliklerinden, dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, bütün insanlar yararlanırlar.
Görünmeyen üniversitelerde ya Akşemseddin ya Fatih olmanın değil, hem Akşemseddin hem Fatih olmanın sırları öğretilir. Onların çevrelerinde halkalananlar, iç dünyalarını derinleştirirken dış dünyalarını zenginleştirirler.
Akıl dünyasının zenginlikleri, gönül dünyasının derinliklerinden beslenmezlerse, dünyadaki ekonomik, siyasal ve kültürel krizlerin üstesinde hiçbir güç gelemez.