İnsanlık tarihinde Habil’den ve Kabil’den bu yana, kutsal kültürle bağların koparan insanlar, hayatın anlamını yitirmekle kalmazlar, ekonomik, siyasal ve kültürel alanlarda çıkan, bütün krizlerin de tetikleyicileri olurlar. Fizik dünyanın sınırlarını aşarak, metafizik dünyaya açılmayan toplumlar, önünde ya da sonunda büyük bir boşluğa düşmekten kurtulamazlar. Tarihte kutsal kültüre kapılarını kapatan toplumların, uzun ömürlü oldukları görülmemiştir.
Yirminci yüzyılda çok tartışılan yabancılaşmanın temelinde, kutsal kültürle bağlarını koparan, aklın dışında yol gösterici kabul etmeyen, seküler kültür vardır. Bu yüzden bütün dünyada, dehşet fırtınaları estiren Marksizm, öngörülerinde bütünüyle yanılmıştır. Marksistlerin ileri sürdükleri gibi, dünyada toplumların afyonu, kutsal kültür değil, seküler kültür olmuştur. Seküler kültürün yeryüzü Cenneti gerçekleşmemiştir. İnsanlar hayatın, nesnesi değil öznesidirler.
Seküler dünyada kutsal değerlerin yerine, seküler değerleri benimsetme çalışmaları, yapılan bütün baskılara ve zorlamalara rağmen, büyük bir başarısızlığa uğramıştır. Hayatın bütün boyutlarında, kutsal kültürün değerleri güçlerini korumaktadır. Kutsal kültürde insanlara, hiçbir zaman, hiçbir yerde, hiçbir alanda, hayatın nesnesi gözüyle bakılmamıştır. İnsanların
onurlarını ayaklar altına alan, mutluklarını göz ardı eden, seküler değerler anlamlarını bütünüyle yitirmişlerdir.
Kutsal kültürde erdemli olmasını bilen, erdemlilikte yarışan bir insandan, daha güçlü, daha önemli, daha etkili bir kaynak yoktur. Onun çok boyutlu, geniş ve zengin düşünce eylem dünyasında, güzel olmayan, hiçbir nesneye yer yoktur. Bütün insanlar, hayatı yaşanır kılmak için, gelen günlerini, geçen günlerinden daha güzel, daha verimli ve daha anlamlı olması için, birbirleriyle yarışmak zorundadırlar. Kutsal kültür, hayatın her alanında, güzelliği özendirir.
Kutsal kültürden beslenen toplumlarda, hayat zorlaştırılmaz kolaylaştırılır, çirkinleştirilmez güzelleştirilir, insanlar kendilerine nasıl davranılmasını istiyorlarsa, başkalarına öyle davranırlar. Ekonomik, siyasal, kültürel hayatın canlılığı, değişmeyen amaçlarla, değişen araçları geliştirmekten kaynaklanır. Dünyanın zenginliklerini, bütün insanlığın hizmetine sunmak, herkesin vazgeçilmez görevlerinin başında gelir.
Dünyayı yenileyecek insanların, can damarları, edebiyatın ölümsüz eserleriyle beslenir. Seküler savaş ve korku çağını, kutsal barış ve ümit çağına, edebiyatçılar dönüştürecektir.
Kutsal kültürde edebiyatla, insanları güzelleştirenler, bütün boyutlarıyla hayatı güzelleştirecek, eylemlerin habercileri olurlar.
Bütün dünyanın sabırsızlıkla beklediği “Godot”, savaş değil barıştır, nefret değil sevgidir, korku değil umuttur.
Seküler dünyanın karamsarlık bulutlarını, kutsal dünyanın diriltici rüzgarları dağıtacaktır.