Dünyadaki çevresel kirlenme kültürel kirlenmeden kaynaklanır

Kirlenme, bir üretim ya da bir tüketim sonucu, insanların özel ve toplumsal çevrelerinde ortaya çıkan, ekonomik ve kültürel artıklardır. Dünyada insan ve çevre kirlenmesinin, akıl almaz boyutlara ulaşması, doğal kaynakların, hiçbir bedel ödenmeden, babadan oğula geçen bir miras gibi, görülmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak ekonomik hayatta hiçbir üretim ve tüketim bedelsiz değildir.

Okumaya devam et “Dünyadaki çevresel kirlenme kültürel kirlenmeden kaynaklanır”

Amerka’lısıyla Avrupa’lısıyla Avrasya’lısıyla ekonomik kültürü kutsallaştıranlar kutsal kültüre savaş açarlar

Büyük Türkistan’ın sorumluluk taşıyan aydınları, ekonomik ve kültürel bütün zenginliklerinin, Moskova’ya kaçırılmasının önlenemediğinin unutulmaması için, sürekli vurgulama gereği duyarlar. Avrupalıların Orta Doğu’yu ve bütün Afrika ülkelerini yağmaladıkları gibi, Ruslar da Kafkasya’yı ve Orta Asya’yı yağmalıyorlar. Onlar İkinci Dünya Savaşından sonra, bütün Orta Asya’nın zenginlikleri yetmemiş gibi, Doğu Avrupa’nın müzelerinde buldukları her şeyi Rusya’ya kaçırıyorlar. Ruslar yağmalamada İngilizlerden, Fransızlardan ve İspanyollardan geri kalmıyorlar. “Ekonomi her şeydir ekonomi için her şey yapılır” diyenler, yağmalamada hiçbir sınır tanımıyor.

Okumaya devam et “Amerka’lısıyla Avrupa’lısıyla Avrasya’lısıyla ekonomik kültürü kutsallaştıranlar kutsal kültüre savaş açarlar”

Kare dünyada yerelleşerek küreselleşmesini küreselleşerek yerelleşmesini öğrenmek

Ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın canlılığı, yerel düşünme, küresel davranma ustalığında gizlidir. İletişim ve ulaşım alanlarındaki gelişmelerle, dünyada gözden ve gönülden ırak olmak ortadan kalkmıştır. Sınırların önemsizleştiği için, her kurum ve kuruluş, ya yerel ya küresel değil, hem yerel hem küresel olmak zorundadır. Yerel kalmak yok olmaktır. Bilinen mantık ilkelerinin geçerlilik alanları daralmıştır.

Okumaya devam et “Kare dünyada yerelleşerek küreselleşmesini küreselleşerek yerelleşmesini öğrenmek”

Bilgiyi bilgeliğe dönüştüren aydınların düşünceleri eylemlerine yansır

Asya ve Avrupa’nın parlayan yıldızı Türkiye’nin, dünyada kendisine geniş bir alan açabilmesi için, hem kendi hem de Batı kültürüne eleştirel bir gözle bakmasını bilen, aydınlara sahip olması, hayati önem taşımaktadır. Aydınlar Asya ile Avrupa kültürü arasında, büyük bir merkez oluşturan İstanbul’un, değerlerini dünyaya açacak, en etkili güçtür. Onların sesi, sessiz çoğunluğun sesidir.

Okumaya devam et “Bilgiyi bilgeliğe dönüştüren aydınların düşünceleri eylemlerine yansır”

Dünya yunus yılında varlığa sevinmeden yokluğa yerinmeden yalın yaşamasını Yunus’tan öğrenmek

İster ekonomik, ister siyasal, ister kültürel olsun, hayatın her alanında savurganlık gösterişten, derinlik yalınlıktan kaynaklanır. Her yerde her zaman gösterişte savurganlık, derinlikte yalınlık vardır. Hayatın hangi alanında olursa olsun, gösteriş savurganlığın, yalınlık derinliğin kapılarını sonuna kadar açar. Üretim gücü büyük olan toplumlar, gösteriş yatırımlarından kaçınırken, üretimde başarısızlığa uğrayanlar, gösteriş tüketiminde yarışırlar.

Okumaya devam et “Dünya yunus yılında varlığa sevinmeden yokluğa yerinmeden yalın yaşamasını Yunus’tan öğrenmek”

Her şehirin bir devlet olacağı bin devletlik dünyanın barış mimarları üniforma giyenler değil forma giyenlerdir

Kapalı kapıların olmadığı her alanda açıklığın zorunlu olduğu dünyada, katılımcı demokrasilerin ve paylaşımcı ekonomilerin, dünyanın önde gelen ülkelerinde benimsenmesiyle, büyük küçük bütün şehirler, kendi kendilerini yönetme gücü kazanıyor. Ulaşımdaki ve iletişimdeki baş döndürücü gelişmeler, dünya şehirlerini birbirine yaklaştırıyor, toplumlar arasındaki iletişimi ve etkileşimi hızlandırıyor. Sovyetlerin ve Yogoslavya’nın dağılmasıyla, dünya yeni cumhuriyetlerle tanışıyor. Rusya Federasyonu Tataristan’ıyla, Başkurdistan’ıyla, Dağıstan’ıyla, Kırım’ıyla yeni açılımlara hazırlanıyor.

Okumaya devam et “Her şehirin bir devlet olacağı bin devletlik dünyanın barış mimarları üniforma giyenler değil forma giyenlerdir”

İslam’ın ana referans çerçevesini belirleyen Türkistan’ın büyükleri bütün dünyayı aydınlatmaya devam ediyor

Kültürlerin birbirleriyle yarışında, güçlü rakipleri olmayanlar canlılıklarını koruyamazlar. Rakiplerini iyi tanıyan kültürler, sorunları çatışarak değil uzlaşarak çözerler. Uzlaşma arayanlar çatışma arayanlardan, her zaman daha güçlü olurlar. Yüzyıllar boyunca dünyada Hristiyan ülkelerle Müslüman ülkeler, kendi aralarında olmaktan daha çok kendi içlerinde savaşmışlar. Bu yüzden oluşmakta olan dünyada, kültürlerin hem kendilerinin, hem birbirlerinin ortak değerlerini iyi tanımaları, dünya barışı için hayati önem taşıyor.

Okumaya devam et “İslam’ın ana referans çerçevesini belirleyen Türkistan’ın büyükleri bütün dünyayı aydınlatmaya devam ediyor”

Dünyayı hicret dünyası olarak görmeden vizyon kazanılmaz misyon yüklenilmez yenilik yapılmaz

Yirminci yüzyılın sonuna doğru, Doğu Avrupa’daki gelişmeler ve Sovyetler Birliği’nin dağılması, dünyadaki güç dengelerini baştan sona değiştiriyor. Yeni oluşan dengelerde, Atlantik ülkelerinin ekonomik güçleri azalırken, Pasifik ülkelerinin ekonomik güçleri artıyor. Uluslararası ekonomide Malezya’nın, Türkiye’nin, Endonezya’nın, Çin’in ve Brezilya’nın paylarını artırması, Türk Cumhuriyetleriyle birlikte, Müslüman ülkeleri, her alanda köklü yenilikler yapmaya zorluyor.

Okumaya devam et “Dünyayı hicret dünyası olarak görmeden vizyon kazanılmaz misyon yüklenilmez yenilik yapılmaz”

Bilgelerin denetiminden bilginlerin denetimine geçen dünyada bütün ahlaki değerler ayaklar altına alınır

Seküler ekonomi dünyasında daha çok kazanmak için, tüketicinin üretimi özendirme gücü abartılarak, bütün insanlar seküler iktisatçıların etkisiyle, ekonomide “İyinin kötü kötünün iyi” olduğuna inanıyor. Çünkü açgözlülüğün değer kazandığı ve sürekli büyütüldüğü toplumların ekonomisinde, Keynes’in vurguladığı gibi “Kötü işe yarar iyi işe yaramaz”. Bu yüzden bütün dünya ekonomik büyüme için, açgözlülüğü baş tacı edinmiştir. Açgözlülüğün hayatın odak noktasına yerleştirilmesinin sonucu, seküler toplumlarda tüketim yoldan ve baştan çıkarıcı bir işlev yüklenmiştir.

Okumaya devam et “Bilgelerin denetiminden bilginlerin denetimine geçen dünyada bütün ahlaki değerler ayaklar altına alınır”

Gereksiz tüketime yol açan savurganlık kare dünyada atom bombasından çok daha yikicidir

Dünyada insanların hizmetlerine sunulan her şeyin, ekonominin kuralları içinde düşünülmesi, sağlık, eğitim, kültür ve edebiyat çalışmalarını, fiyatları pazarlarda oluşan, kazanç sağlamak için, alınan satılan ürünlere dönüştürmüştür. Bunun için toplumların, akıl zenginlikleri kadar, gönül zenginliklerine de yeni boyutlar kazandıran atılımlar, pazarlardaki talep yetersizliği yüzünden giderek çoraklaşmaktadır. Artık her insan dünya pazarlarında alınıp satılan her şeyin fiyatını biliyor. Ancak pazarlarda yer almayan hiçbir şeyin değerini bilmiyor.

Okumaya devam et “Gereksiz tüketime yol açan savurganlık kare dünyada atom bombasından çok daha yikicidir”

Otokratik olmayan demokratik yönetimlerde çeşitlilik içinde uyuma ve düzene önem verilir

Anadolu’nun bilgiyi bilgeliğe dönüştüren bilgeleri, akıl sayısı kadar düşünce, gönül sayısı kadar sevgi vardır diyen,düşüce ve eylem dünyalarıyla, demokratik kültürlerini zenginleştirme yolunda, bütün ülkelere ışık tutuyor. Onlar çoğunluğun değerlerini yansıtan demokratik yönetimlere, serbest pazar ekonomisini etik pazar ekonomisine dönüştürmek için, yüzyılların birikimini taşıyan tarihin derinliklerinden sesleniyor.

Okumaya devam et “Otokratik olmayan demokratik yönetimlerde çeşitlilik içinde uyuma ve düzene önem verilir”

Medine sözleşmesine dayanan demokratik yönetim kesintisiz bir kusursuzluk arayışıdır

Habil’den ve Kabil’den beri, bütün insanlığı kucaklayan Müslümanlar, yönetimde adalet başta olmak üzere, değişmeyen değerleri savunma yolunda, canları pahasına doğruların yanında yer almışlardır.Onların düşünce ve eylem dünyalarında, her zaman geçerli doğrular, değişmeyen değerler olarak görülmüştür. Tarihlerinin her döneminde, Müslümanlar değişen araçlarla, değişmeyen amaçları birbirinden ayırmasını bilmişlerdir.

Okumaya devam et “Medine sözleşmesine dayanan demokratik yönetim kesintisiz bir kusursuzluk arayışıdır”

Son iki yüzyılda kemikleşen “ya siyah ya beyaz” kültürünü “hem siyah hem beyaz” kültürüne dönüştürmek

Bilginin hiyerarşisinde metafiziğin değerleri yerine, fiziğin ilkelerinin geçmesi, kutsal kültürle seküler kültür arasındaki bağları bütünüyle koparmıştır. Seküler kültürün bütün dünyaca benimsenen paradigması, her alanda büyük bir kültürel, çoraklaşmaya yol açmıştır. Hayatın bütün alanlarında, normatif değerler önemlerini yitirirken, pozitif değerler önem kazanmıştır. Kutsal kültürün kaynağını oluşturan bütün dinlere, toplumların afyonu gözüyle bakılmıştır.

Okumaya devam et “Son iki yüzyılda kemikleşen “ya siyah ya beyaz” kültürünü “hem siyah hem beyaz” kültürüne dönüştürmek”

Hayatin her alaninda vurana elsiz sövene dilsiz olmak kabil’in değil habil’in soyundan gelenlerin işidir

İnsanlığın kutsal kaynaklarıyla, bağlarını koparmış yöneticilerin elinde, bütün ülkelerde savaşlar birbirini izliyor, dünyanın her yerinde kan ve gözyaşı gölleri oluşuyor. Güçlülerin güçsüzleri, zenginlerin yoksulları, eğitimlilerin eğitimsizleri ezdiği bir dünyada, yöneticiler yerlerini korumak için, ellerinden gelen hiçbir şeyi arkalarına bırakmıyor. Seküler dünyada devlet yönetmek demek, hiçbir ayrım gözetmeden, öldürmeyi bilmek demektir.

Okumaya devam et “Hayatin her alaninda vurana elsiz sövene dilsiz olmak kabil’in değil habil’in soyundan gelenlerin işidir”

Kare dünyada savaşmadan barışmasını bilenler komşularıyla birlikte yaşamasını bilirler

Bilinen yuvarlak küre dünya, “Kazan ya da kaybet” stratejisinin geçerli olduğu,savaş olmadan gelişme olmaz diyen, savaş odaklı dünyadır. Bilinmeyen düz kare dünya, “Hem kazan hem kazandır” stratejisinin geçerli olduğu, uzlaşma olmadan gelişme olmaz diyen, barış odaklı dünyadır.Küre dünya değişimi sevmeyenlerin, değişime direnenlerin,kare dünya değişime uyanların, değişimi yönetenlerin dünyasıdır.

Okumaya devam et “Kare dünyada savaşmadan barışmasını bilenler komşularıyla birlikte yaşamasını bilirler”

Düz kare dünyayı Doğu’yu ve Batı’yı altın oranda harmanlamasını bilenler yaşanır kılar

Toplumların kültürel dokusunda iz bırakan dönüşümlerin öncülüğünü, sözün gücünü bilenlerin çevresinde odaklanan düşünce hareketleri yapar. Hayatı dönüştüren düşüncenin tohumları, onların elinde meyva veren ağaçlara dönüşür. Sözün ustalarının elinde tohumlar ağaç, ağaçlar orman olur. Bütün boyutlarıyla dar bir çevrede, tartışılıp benimsenmeyen bir düşünce, geniş bir çevre tarafından benimsenmez.

Okumaya devam et “Düz kare dünyayı Doğu’yu ve Batı’yı altın oranda harmanlamasını bilenler yaşanır kılar”

Amerika dünyadaki ülkeler için yalnızca ulusalcı Amerikalılara bırakılmayacak kadar önemli devlettir

Dünyanın “Çağdaş Roma İmparatorluğu” Amerika, bütün dünyadan gelen göçmenlerin kurduğu, bir göçmenler ülkesidir. Kızılderililerin dışındaki Amerikalıların hepsi, Kolomb”tan sonra gelen Avrupalı yabancılardır. Amerika Afrikalıların bir Afrika’sı, İngilizlerin bir İngiltere’si, Almanların bir Almanya’sı, İspanyolların bir İspanya’sı, İtalyanların bir İtalya’sı, Yahudilerin bir İsrail’i, Çinlilerin bir Çin’i, Hindistanlıların bir Hindistan’ı, Pakistanlıların bir Pakistan’ı, Mısırlıların Bir Mısır’ı olan, büyük bir ülkeler ülkesidir. Amerika’nın geleceğinde beyaz Avrupalılar değil, siyah Afrikalılar vardır. Bu yüzden dünyanın en güçlü ülkesi Amerika, yalnızca Amerikalılar için değil, bütün dünya için önemlidir

Okumaya devam et “Amerika dünyadaki ülkeler için yalnızca ulusalcı Amerikalılara bırakılmayacak kadar önemli devlettir”

Dünyanın yeni İstanbul’ları hem Akşemsettin hem fatih olmasını bilen yeni uçbeyleri yeni girişimciler bekliyor

İletişim ve ulaşım alanındaki baş döndürücü gelişmeler, İstanbul ile dünyanın bütün şehirleri arasındaki uzaklık yakınlık farkınını bütünüyle ortadan kaldırmıştır. Bilinen yuvarlak küre dünya gitmiş, telefon ekranına sığan, herkesin birbirini gördüğü, düz kare bir dünya gelmiştir. İnternet ortamında ulaşılmayacak, gezilmeyecek, görülmeyecek hiçbir şehir yoktur. Ülkeler arasında kısa dönemde değişmeyen siyasal sınırlar önemini yitirirken, sürekli değişen kültürel ve ekonomik sınırlar önem kazanmaktadır.

Okumaya devam et “Dünyanın yeni İstanbul’ları hem Akşemsettin hem fatih olmasını bilen yeni uçbeyleri yeni girişimciler bekliyor”

Kare dünyanın katılımcı imece ekonomisinde giderler paylaşılarak azaltılır gelirler paylaşılarak çoğaltılır

Küre dünyanın kare dünyaya dönüşmesiyle, ekonomik yapı ve kültürel doku, kabuk değiştirmiştir. Kuruluşlar ürünlerini, hizmetlerini ve bilgilerini sattıkları insanlara, bir alıcı gözüyle değil, bir abone gözüyle görmeye başlamışlardır. Kuruluşlarla alıcılar arasındaki iletişim ve etkileşim, yeni boyutlar kazanmıştır. Satıcılarla alıcılar arasındaki ilişkilerde, süreklilik sağlıklı büyümenin ve gelirleri artırmanın, en önemli ve değerli kaynağı olmuştur.

Okumaya devam et “Kare dünyanın katılımcı imece ekonomisinde giderler paylaşılarak azaltılır gelirler paylaşılarak çoğaltılır”

Çatışma dünyası uzlaşma dünyasına iyilikte yarışmasını bilen kurumlarla ve kuruluşlarla dönüşür

Dünya ekonomisini özel, kamu ve gönüllü kuruluşların yöneticileriyle birlikte, üretenler ve tüketenler yönlendiriyor. Onlar toplumlardan aldıklarıyla ve toplumlara verdikleriyle, bütün ülkelerin ekonomik, siyasal ve kültürel yapılarında vazgeçilmez bir yer tutarlar. Kuruluşlar ürettikleri ürünlerle, verdikleri hizmetlerle, geliştirdikleri bilgilerle iyiliklere yol açtıkları gibi, kötülüklere de yol açarlar.

Okumaya devam et “Çatışma dünyası uzlaşma dünyasına iyilikte yarışmasını bilen kurumlarla ve kuruluşlarla dönüşür”