Dünyada yaşanan büyük bir depremler ve yol açtıkları deniz dalgaları, dünyanın her yanında, büyük kayıplara yol açmaktadır. Tabiatın dehşet veren öfkesiyle, sallanan yerleşim alanları, gemileri, uçakları, trenleri ve arabaları önüne alıp sürükleyen, dalgalarla, sular altında kalırlar. Büyük kayıplarına yol açan dünya savaşlarının yerine, son yıllarda kasırgalar, seller ve depremler geçmiştir.
Sezai Karakoç depremde önden gidenler: “Durun. Birdenbire hiçliğe çarptık. Varlığı bulduk. Biz, dağılan kitabın uçuşan yapraklarıysak, siz de orada kalan yapraklarısınız. Yaprakların toplanıp kitabın yine kitap yapılacağı gün gelecektir. Hiçliği bilin, varlığı bilin ve öğretin. Siz, bu dünyadan uzanmış bir elin çevirdiği yapraklarsınız. Sizi okusunlar ve burayı bilmeye başlasınlar. Yapılarınızı sağlam ve elverişli yapın, ama sade ona güvenmeyin. O yapıdan size daha yakın olana güvenin”, diye seslenirler demektedir.
S.Hüseyin Nasr “İnsan ve Tabiat” kitabında, F.S. Northrop’un, “Dünya kaos değil, düzen ve kozmos içindedir, tıpkı bir organizma gibi canlıdır ve aynı zamanda bir yasaya bağlıdır.” yargısını aktararak, tabiatın yasalarıyla gerçeğin yasaları arasında uyumsuzluk ve çatışma olmadığını, önemle vurgular. Bütün dünya, depremlere karşı gerekli önlemleri almalı ve her ülke de elinden geleni yapmalıdır. Ancak kimse gücün üzerinde, güç olduğunu unutmamalıdır.
Hiçbir güç tabiata düşman olamaz ve düşmanlık yapamaz. İnsanlığın bilimsel ve teknolojik birikiminden, son birkaç yüzyılda devşirilen seküler kültür, tabiatı metafizik değerlerden arındırarak, bütünüyle fizik değerlerle yorumlanması gerektiğini, bütün dünyaya kabul ettirmiştir. Seküler kültürle yoğrulan Yirmi birinci yüzyıl insanı için, tabiatın hiçbir kutsal yanı kalmamıştır. Seküler insan tabiata, uzlaşılması gereken bir dost değil, savaşılması gereken bir düşman gözüyle bakmaktadır.
Tabiatın sekülerleştirilmesi bir yandan çarpık kentleşmeye yol açarken, bir yandan da çevre kirlenmesine yeni boyutlar kazandırmaktadır. Artık insanlık yalnızca çevre sorunlarıyla değil, iklim değişikliklerinin yol açtığı, depremler,aşırı yağışlar ve su baskınlarıyla da uğraşmak zorundadır. İnsanla tabiat arasındaki savaş, nükleer enerji santrallerinden, atom bombası başlıklı füze taşıyan uçak gemilerine kadar, iki yanı keskin teknolojilerin, geliştirilmesinin ana kaynağı olmuştur.
Seküler insan bütün insanlığın, hayat kaynağı olan tabiata savaş açarak, emanete ihanet etmiştir. Onun ihanetinin bedelini bütün ülkeler ödemektedir. Tabiatla savaşan seküler insanın, insanlarla, hayvanlarla, ağaçlarla, dağlarla, göllerle ve denizlerle barış içinde olması mümkün değildir.
Bütün zenginlikleriyle görünen fizik dünyanın, yaşanır kılınabilmesi için, bütün derinlikleriyle görünmeyen metafizik dünyanın bilinmesi gerekir. Tabiat bütün ülkelerin ortak hazinesidir.
Metafizik fizik dışı değil, fizik üstüdür. Metafiziğe dost olanlar, fiziğe düşman olmazlar.
Fizik bilginin metafizik bilgeliğin kaynağıdır.Dünyada bilgi bilgelikle yararlı kılınır.
Metafiziksiz fizik, fiziksiz metafizik olmaz, belirleyici olan metafiziktir.