Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de, iyiliklerle kötülüklerin birbirine karıştığı, her alanda, büyük bir karmaşa yaşanıyor. Doğu’dan Batı’ya, bütün ülkelerde, beklenmeyen gelişmeler, birbirini izliyor. Irak’ın ve Afganistan’ın ekonomik yapıları yıkılırken, Malezya’nın ve Türkiye’nin ekonomik yapıları güçleniyor. Zenginlikler yoksullukları, yoksulluklar zenginlikleri, iyilikler kötülükleri, kötülükler iyilikler yapılarında taşıyorlar.
Hayatın ekonomik, siyasal ve kültürel boyutunda, iyiliklerle kötülüklerin birbiriyle, olan çatışmalarını kavramadan, hayatı herkes için yaşanır kılınması çok zordur. Çünkü iyiliklerle kötülüklerin çatışmadığı bir hayatın, hiçbir alanında zenginleşme olmaz. Bunun için, hayatta iyiliklerle kötülükler bir arada bulunur. Yalnızca iyiliklere ya da yalnızca kötülüklere odaklananlar, onların arasındaki etkileşimi görmeyenler, var oluşun kaynağını kuruturlar.
Hayat iki yönlüdür, bir yönü iyiliklere, bir yönü de kötülüklere dönüktür. Kötülüklerin alanında aklın, iyiliklerin alanında gönlün doğruları yol gösterici olurlar. İki alan arasındaki, uyumu ve dengeyi yakalamak için, iyilikteki kötülüğü, kötülükteki iyiliği görmesini bilmek gerekir. Toplumları bütün imkanlarıyla, iyilikleri özendirirken, bütün güçleriyle de kötülükleri önlemesini bilenler dönüştürürler. Onlar dünyada her şeyin, her şeyle bir arada olduğunun bilincindedirler.
Doğu’da hayatın içinde olan diyalektik yapıyı, Batı’da sınıf çatışmasına dönüştüren Marx, düşüncesini geliştirmede Hegel’den, Hegel de “Bir ırmakta aynı suda iki kere yıkanılmaz” diyen, Heraklit’ten, Heraklit de Musa Peygamberden yararlanmıştır. Mesnevi’de sürekli vurgulandığı gibi: “Her şey zıtlarıyla birliktedir”. Her şeyin aşırısı, bir sınırdan sonra zıddına dönüşür. Bu yüzden her tez, kaçınılmaz olarak antitezini içinde taşır. Sentez de, tezle antitezin çatışmasından doğar. Avrupa’da diyalektik düşüncenin ustası Marx değil Mevlana’dır. Lenin diyalektik düşünceyi Marx’tan değil, Mevlana’dan öğrendiğini söyler.
Mısır’dan ve Aristo’dan bu yana bilinen düz mantıkta, bir şey aynı zamanda, hem iyilik hem de kötülük olmaz, ya iyiliktir ya da kötülüktür. Diyalektik mantıkla ise, iyilikle kötülük aynı zamanda, hem iyilik hem de kötülük olur. İyilikte kötülük, kötülükte iyilik vardır. Hayatın bir alanında, bir şey ne kadar çok gelişirse, o kadar aynı kalır. Hayatın dönüştürülmesinde, önemli olan iyiliğin değişmeden gelişmesi, yeni açılımlar kazanmasıdır. İyiye doğru gelişmenin, olmadığı toplumlarda, kötüye doğru gelişme olur.
Değişme ile gelişme arasındaki, iletişim ve etkileşim, hayatın canlılığının ana kaynağını oluşturur. Ekonomik, siyasal ve kültürel alanda, iyiliklerle kötülüklerin bir arada bulunmaları, her toplumun en büyük, en etkili güç kaynağıdır. Bütün kurum ve kuruluşlar üretkenliği, ya dönüşen ya da dönüşmeyen olmada değil, hem dönüşen, hem de dönüşmeyen olmada aramak zorundadırlar. Dünyada hiçbir şey, durduğu yerde kalmaz.
Bütün boyutlarıyla hayatı zenginleştiren verimlilik, birbiriyle çatışan değerleri, bir arada uyum, düzen ve denge içinde, tutmasını bilme gücünden kaynaklanır.
Her iyilikte bir kötülük, her kötülükte bir iyilik vardır. Kusursuzluğu iyiliklerin içindeki kötülükleri yok etmesini bilenler yakalar.
Kusursuzluk yolunda ilerleyenler, gelişmeye direnenler değil, gelişmeyi yönetenlerdir.
Dünyada zamanı gelen gelişmeye, hiçbir güçün karşı koyması mümkün değildir.