Asya ülkeleri arasında Avrupa ülkeleriyle, her alanda yarışmaya hazır ülkelerin başında Türkiye gelir. Asya ve Avrupa ekseninin, merkezinde yer alan Türkiye, hem Asyalıdır hem de Avrupalıdır. Son iki yüzyılda, Türkiye yönünü Avrupa’ya dönerek, Asyalı geçmişini bütünüyle unutmuştur. Türkiye Kanuni döneminde ulaştığı gücün kaynaklarını, arkasını döndüğü Asya’da değil, yüzünü döndüğü Avrupa’da aramıştır.
Evinde kaybettiği anahtarları, ev karanlık diyerek, evden çıkıp, sokakta arayan bir insan gibi, Türkiye evinde yitirdiği değerleri bulamıyor, dışarıda bulduğu değerlerin kendi değerleri olmadığını anlayamıyor. Bu yüzden Türkiye ne kendi değerlerine, dört elle sarılabiliyor, ne de onlardan bütünüyle vazgeçebiliyor. Asya ile Avrupa arasında kararsız kalan Türkiye’nin, yeni bir atılım yapabilmesi için, yitirdiği değerleri Osmanlı döneminde araması gerekir.
Semerkant’tan Saraybosna’ya kadar, bir tesbihin taneleri gibi şehirler kuran, Anadolu insanı en görkemli eserlerini, Osmanlı Devleti’nin özü ve özeti olan İstanbul’da vermiştir. İstanbul, Şam, Bağdat, Semerkant, Buhara ve Kurtuba gibi, İslam dünyasının önde gelen şehirleri arasında, eserleriyle ve kurumlarıyla, ayakta kalmasını başaran son büyük kültür ve sanat merkezidir. Dünyayı bir insanın kazanılması gereken, gönlü olarak gören Türkler, İstanbul gibi yönetimi ele aldıkları her şehiri, yıkmadan yeniden inşa etmişlerdir.
Erol Güngör’ün “Tarihte Türkler”de vurguladığı gibi: “Bir eşi görülmemiş olan ve başarılarının sırrını, henüz kimsenin çözemediği Osmanlı Devleti” Anadolu insanının dünyayı bir kültüre çok, iki kültüre az gören vizyonuyla, yüzyıllarca dünyanın en büyük gücü olmuştur, İstanbul en muhteşem eseridir. Türkler her zaman ülkelerin değil, gönüllerin sultanı olmuşlardır. Osman Gazi’nin rüyasında gördüğü ulu çınar, yüzlerce yıl ayakta kalan, bir dünya devletine dönüşmüştür.
Arnold Toynbee “The Ottoman State and Its Place in Word History”de, Osmanlı Devletinin, Perslerin, Arapların ve Romalıların Ortadoğu’da sağlayamadığı bütünlüğü, sağlamasının dinamiklerini araştırmıştır. Franz Babinger “Mehmed the Conqueror and His Time”da, Osmanlıların gerçek bir dünya devleti olduklarını ortaya koymuştur. Osmanlı Devleti Türklerin kurdukları devletlerin, izlenmesi gereken en görkemlisi, son Büyük İslam Devletidir.
Dünyada tek kültürlü toplum yapısından, çok kültürlü bir toplum yapısına doğru, gidişin büyük bir hız kazandığı dönemde, Türkiye zengin Osmanlı birikimini güncelleştirerek, Avrupa ve Asya ülkelerine, birlikte yaşamanın güzel bir örneğini verme yolunda adım adım ilerliyor.
Avrupa’da tarihin geçmiş yüzyılları karartılarak, geleceğin yüzyılları aydınlatılmaz. Geçmişi karartanlar, geleceği karartırlar.
Geçmişi karanlık olan dünyanın, geleceği aydınlık olmaz. Geçmişi yıkanlar, geleceği yıkarlar.
Dünyanın aydınlık geleceği, dünyanın geçmişinin aydınlığıyla inşa edilecektir.