Kültür deyince, bütün dünyada akla, kutsal kültürden daha çok, seküler kültür gelir. Kutsal kültürü toplumların afyonu olarak görenler, bütün insanlığın geleceğinin seküler kültürde aranması gerektiğini söylemişlerdir. Kutsal kültürden ne kadar uzaklaşılırsa, seküler kültüre o kadar yaklaşılacağı savunulmuştur. Yirminci yüzyılın sonunda kutsal kültürün yerine, seküler kültürü yerleştirmeye çalışanların, büyük ölçüde yanıldıkları görülmüştür.
Bilginin hiyerarşisinde, seküler kültüre tanınan ayrıcalık, insanların iç dünyalarında, büyük bir yoksullaşmaya yol açmıştır. İç dünyanın yoksullaşması dış dünyaya yansımış, toplumların afyonunun kutsal değil, seküler kültür olduğu ortaya çıkmıştır. Seküler kültür her şeydir diyenler, seküler kültür için, başta savaşlar olmak üzere, her şeyi yapmışlardır. Aydınlanma dönemiyle başlayan, bilimi tek yol gösterici kabul eden, seküler dünyanın yol açtığı, dehşet verici savaşlar, birbirini izlemektedir.
Dünyayı Cehenneme dönüştüren seküler kültürün kaynağı Batı, Cennete dönüştürecek kutsal kültürün kaynağı Doğu’dur. Edebiyat iki kültür arasında köprüdür. Yirminci yüzyılda Batı’nın öncülüğünde, dünyanın sekülerleşmesi tartışılmıştır. Yirmibirinci yüzyılda ise, Doğu’nun öncülüğünde dünyanın yeniden kutsal kültüre dönmesi tartışılacaktır.
Yirmibirinci yüzyıl, dünyada pek çok düşünürün, haberini verdiği gibi, kutsal kültürün yüzyılı olacaktır.Seküler kültürün görünmeyen dünyaya, kapalı tek boyutlu değerleriyle, bütün insanlığın karşı karşıya olduğu, çok boyutlu sorunlarını çözmek mümkün değildir. Ekonomik, siyasal ve kültürel alanlarda, köklü bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır. Seküler kültürü kutsallaştıranlar, finansal krizlerden çevre krizlerine kadar, bütün dünyada büyük yıkımlara yol açan, küresel krizlere sürüklemişlerdir. Geçen yüzyılın çözümleri, gelen yüzyılın sorunları olmuştur.
Dünyadaki savaşların önüne geçmek için, seküler kültürün kutsal kültürü değil, kutsal kültürün seküler kültürü içselleştirmesi gerekir. Yirminci yüzyılda seküler kültürün dünyaya sunduğu çareler, Yirmibirinci yüzyılda dünyanın üstesinden gelinmez krizlere dönüşmüştür. Dünyanın geleceği, seküler kültürün yerine kutsal kültürün geçmesine ve kutsal kültüre verilecek öneme bağlıdır. Yeni yüzyılda bütün insanlık, bir yol ayrımına gelmiştir, ya bütünüyle var olacak, ya da bütünüyle yok olacaktır.
Bütün dünyada büyük ekonomik gelişmeler yanında, büyük kültürel çöküntülere de yol açan seküler değerler, ömrünü tamamlamıştır. Kutsal kültüre gözlerini kapayan seküler dünya, görünmeyeni görme gücüyle birlikte, görüneni görme gücünü yitirmiştir. Batı dünyası ya seküler kültür, ya da kutsal kültür derken, hem kutsal hem de seküler dünyayı birden yitirmiştir. Denizi arayan büyük bir nehir gibi, dünya başını taştan taşa vurarak, krizlerden çıkış yolu aramaktadır. Marx’ın öngörüleri gerçekleşmemiş, seküler kültür büyük bir başarısızlığa uğramıştır.
Seküler kültür fizik dünya, kutsal kültür metafizik dünyadır. Fizik dünyanın sınırlı güçleriyle metafizik dünyanın sınırsız güçlerine savaş açılmaz.
Fizik dünyada, kutsal kültür içinde, seküler kültür bir kar gibi erimezse, kutsal kültür seküler kültür içinde bir kar gibi erir.
İki kültürü altın oranda harmanlayacak olanlar, edebiyatlarla medeniyetleri, Allah için,iman için, bilenler olacaktır.