İslam başta Batı olmak üzere, bütün dünyayı aydınlatacak, çok zengin kültürel kaynaklara sahiptir. Batı dünyasının Taoizm’e, Budizm’e ve Şintoizm’e büyük bir borcu yoktur. İslam söz konusu olduğunda, durum bütünüyle değişir. Batı’nın Müslümanlara olan borcu ödenemeyecek kadar büyüktür. Batı dünyasında, kültür adına ithal edilmiş ne varsa, hepsinin kaynağı, İslam dünyasının sınırsız hazineleridir.
İslamın zengin düşünce kaynakları olmasaydı, Avrupa’yı Avrupa yapan Rönesans da olmazdı. Batılılar son iki yüzyıldaki, ekonomik gelişmenin verdiği körlükle, Müslümanlara olan borçlarını bütünüyle unutmuşlardır. Doğu’yu ve Batı’yı iyi bilen aydınlar, İslamın kültür hazinelerini, yorulma bilmez bir gayretle, yeniden seküler dünyaya taşıyorlar. İki dünyayı içinden iyi tanıyan, aydınlardan biri de, İbn Arabi ve Mevlana tutkunu William Chittick’tir.
Martin Lings ve S. Hüseyin Nasr gibi, Doğu’yu ile Batı’yı derinlemesine bilen, çok yönlü bir düşünür olan Chittick’e göre: “Mevlana herkese seslenir, Musevi, Hristiyan ve Müslüman Mesnevi’de aradığını bulur. İbn Arabi’yi anlamak için ise, derin bir Kelam, Fıkıh ve Tasavvuf kültürü gerekir.” İran’ı ve Türkiye’yi yakından tanıyan Chittick, Sachiko Murata ile birlikte, İslam dünyasının büyük düşünürleriyle ilgili ayrıntılı çalışmalar yapmıştır.
Chittick ve Murata’nın “Vision of İslam” isimli, İslam’ı değişik boyutlarıyla ele alan kitapları, Turan Koç tarafından akıcı bir dille Türkçeye kazandırılmıştır. Yazarlar kitaplarını bütün Müslümanların çok iyi bildikleri, Cebrail hadisi çevresinde geliştirmişlerdir. İslamın ana temellerini açık seçik olarak anlatan hadis, bütün alanlarıyla iki dünyayı birlikte kucaklayan, İslam medeniyetinin, yüzyıllar içinde zenginleşen hem özüdür, hem de özetidir.
Cebrail hadisinde anlatıldığı gibi, “İman, İslam, İhsan” bir dünya görüşü, bir yaşama biçimi ve bir medeniyet olarak, kutsal kültürün birbirinden ayrılmayan üç ana yüzüdür. İmanın şartları kuramsal temelleri, İslam’ın şartları bütün alanlarıyla, hayatı düzenlemenin esaslarını, ihsan da iç dünyayı güzelleştirmenin yollarını ortaya koymuştur. İhsan dünyası gizliliğin olmadığı, güneşin hiç batmadığı, sürekli yenilenen aydınlık bir dünyadır.Ana referans çerçevesi Maturidi’nin, Ebu Hanife’nin ve Yesevi’nin çalışmalarıyla çizilmiştir.
Yirmibirinci yüzyılda postseküler gelişmelerle, sekülerizmin dinin yerine geçemeyeceği, açıkça ortaya çıkmıştır. Birer seküler dine dönüştürülen Kapitalizm ve Komünizm, hayat kaynaklarını yitirmiştir. Eugene Ionesco’nun öngördüğü gibi: “Yirmibirinci yüzyılı yalnızca dinler kurtarabilir.” Yirmi birinci yüzyıl insanların bedenlerinden önce, ruhlarını doyuranların yüzyılı olacaktır. İnsanlar yalnız ekmekle yaşamazlar.
İslam dünyasının zengin düşünce kaynaklarını, arayış içinde olan dünyanın gündeminde tartışmaya açmadan, sekülerleşmenin yol açtığı sorunların üstesinden gelmek mümkün değildir.
Yirmi birinci yüzyıl bütün ülkelerde, “Bir insanı yaşatanlar bütün insanlığı yaşatır”, diyenlerin yüzyılı olacaktır.
Doğu kutsal, Batı seküler kültürün vatanıdır. Hiçbir büyük din Batı’da doğmamıştır.