Hayatın odak noktasına, eğitim kuruluşlarının yerleştirilmesi gerekir. Eğitim ömür boyu devam eden kesintisiz bir süreçtir. Sürekli eğitimde insanlar, öğretirken öğrenirler, öğrenirken öğretirler. Yılın her günü hem öğretmenler, hem de öğrenciler günü olmalıdır. Öğretmenler olmadan öğrenciler, öğrenciler olmadan öğretmenler olmaz. Öğretmenler ve öğrenciler eğitim dünyasında bir bütünün birbirinden ayrılmaz iki yarısıdır.Eğitimde amaç düşünceleri öğrenmekten daha çok düşünmeyi öğrenmektir.
Öğrenmesini ve öğretmesini sevenler nerede olurlarsa olsunlar, bulundukları yeri duvarsız ve kapısız, bir eğitim kurumuna dönüştürürler. Onların bir arada olduğu her yerde, ekonomik, siyasal ve kültürel hayat, büyük bir canlılık kazanır. Bir toplumda eğitimdeki eşitsizlikler giderilmeden, ekonomideki dengesizlikler giderilmez. Ekonomik ve kültürel hayatın dönüştürücü gücü, öğrenmesini ve öğretmesini seven insandır.
Bir ülkenin ekonomik güçsüzlüğünü gidermede, gelir seviyesinin büyüklüğü değil, eğitim seviyesinin yüksekliği belirleyicidir. Türkiye’nin üretim gücünü, Avrupa ülkelerinin seviyesine çıkarması, her şeyden önce mesleksizliğin üstesinden gelmesine bağlıdır. Türkiye’nin en büyük sorunu, eğitimsizlikten kaynaklanan mesleksizliktir. Dünyanın hiçbir ülkesinde, eğitim seviyesini yükseltmeden, üretim seviyesini yükseltmek mümkün değildir.
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna, bilgi toplumundan değer toplumuna geçilen bir dünyada, entelektüel sermaye zenginliği, finansal sermaye zenginliğinden çok daha önemlidir. Tarihin her dönemimde, eğitim seviyesi yüksek, entelektüel sermayesi büyük olan toplumların, kültürel dokuları sağlam, ekonomik yapıları güçlü olmuştur. Entelektüel sermaye yoksulu olan ülkelerin, derin kültürleri, zengin ekonomileri olmaz.
Eğitim insanın doğumundan ölümüne kadar devam eder. Eğitimin yaşı, yeri ve zamanı yoktur. İnsanların ya öğrenen, ya da öğreten olmadığı toplumlarda, kültürler derinleşmediği gibi, ekonomiler de zenginleşmez. Kültür ve ekonomi arasındaki uyum, eğitimle sürdürülebilirlik kazanır. “Sürekli Barış”ın kuramcısı,Immanuel Kant’ın vurguladığı gibi: “İnsanın doğal yeteneklerinin gelişimi, kendiliğinden gerçekleşmeyeceği için, her türlü eğitim bir sanattır.”
Tarihin her döneminde eğitim, bütün ülkelerin çözmek zorunda oldukları, en büyük sorun olmuştur. Hayatın kolaylaştırılması ve güzelleştirilmesi için, yaşı ve işi ne olursa olsun, herkes eğitim sanatına katkıda bulunmak zorundadır. Bilgi ve bilgelik, düşünce ve eylem, eğitimle sınırları genişletilerek, yeni açılımlar, yeni boyutlar kazanır. Eğitim seviyeleri yüksek olan toplumların, üretim seviyeleri düşük olmaz. Onlar hiçbir zaman yoksulluk çekmezler.
Ülkelerin gelecekteki başarısı, bugünden eğitime yaptıkları yatırımlara bağlıdır. Eğitime yapılan yatırım, getirisi en yüksek olan, hiç zarar etmeyen yatırımdır. Eğitime yatırım yapan ülkeler, hiçbir alanda yoksul düşmezler.
Eğitimle insanlar hayatın her boyutunda, hem öğretmen hem öğrenci olurlar. Onlar için her gün, öğretmenler günü, her gün öğrenciler günüdür. İnsanlar eğitimli doğmazlar. Ancak eğitimle üreten insan olurlar.
Dünyanın eğitim özürlü toplumlar, edebiyat ve medeniyete katkıda bulunamazlar, hayatın hiçbir alanında kalıcı izler bırakamazlar, varlıklarını koruyamazlar.