Yirmi birinci yüzyılda Batı ülkelerinin yol açtıkları, yıkıcı savaşlarla Müslüman ülkelerin, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, baştan sona bir bir yok edilmiştir. Dünyanın en zengin, kültürel ve ekonomik kaynaklarına sahip olan ülkeler, her alanda en yoksul ülkeler konumuna düşmüşlerdir. Demokrasi düşmanı yönetimlere karşı, bütün ülkelerin demokratik kesimleri, işbirliği yapmazlarsa, dünyadaki savaşların sonu hiçbir zaman gelmeyecektir.
Ekonomideki yeni gelişmeler ışığında, her ülke kendi kaynaklarından yola çıkarak, demokratik yönetim ve üretim kültürünü zenginleştirmeye çalışmalıdır. Çünkü ülkeler arasındaki sınırların, önemsizleştiği bir yüzyılda, geçen yüzyılın siyasal sınırlarını, yeniden çizmek için yapılan savaşlar, bütün ülkelere büyük bedeller ödettiriyor. Bu yüzden dünya barışının güvencesi demokratik ve ekonomik kültürün, yeni açılımlarla zenginleştirilmesi büyük önem taşıyor.
Demokratik toplumlar ekonomileriyle, kurumlarıyla, kuruluşlarıyla açık toplumlardır. Dünyanın her yerinde açık toplumlar, yönetenleriyle yönetilenleriyle, denetmeye ve denetilmeye, her zaman hazır toplumlardır. Demokrasilerde toplumun değişik kesimleri, üretim ve yönetim sorunlarını, birbirleriyle çatışarak değil uzlaşarak çözerler. İster temsili yanı, isterse katımcı yanı ağır bassın, demokrasiler sorunların üstesinden, farklı kesimlerle işbirliği yaparak gelirler.
Dünyada demokratik yönetimlerin benimsenmesinin hız kazanmasıyla, her ülkenin demokratik üretim ve yönetim kültürü, dünya barışına giden yolun açılmasında, büyük bir işlev yükleniyor. Bir yönetim yolu ve yöntemi olarak, demokrasilerin dili herkesin anladığı yalınlığın dilidir.Bütün ülkelerde demokrasilerin ve ekonomilerin en büyük düşmanları, seçimlerle değişmeyen sürekli liderlerdir. Bu yüzden demokrasilerde seçme ve seçilme hakları anayasalarla güvence altına alınır.
Demokratik yönetimler değişmeye açık, seçmenleri ümitsizliğe düşüremeyen yönetimlerdir. Pazarın ve seçimin doğal yapıları, ekonominin ve demokrasinin doğal anayasalarıdır. İnsanlar paralarıyla ekonomileri, oylarıyla yönetimleri değiştirirler. Ekonomilerde tüketenler, demokrasilerde seçenler Habil’in çocukları olurlarsa, üretenler ve seçilenler Kabil’in çocukları olmazlar. Tekelci ekonomiler ve otokratik yönetimler varken, kimse pazar ekonomilerine ve demokratik yönetimlere karşı çıkmaz.
Demokratik yönetimlerin güçleri seçenlerin seçilenleri, seçimlerle değiştirmelerinden kaynaklanır. Seçimlerle yönetilenler yönetenleri değiştirerek, yönetenlerin seçimleri değiştirmesinin önüne geçerler. Seçimlerin ömür boyu kalıcı liderleri değiştirmediği ülkelerde, liderler seçimleri değiştirerek tekrar tekrar seçilirler. Bunun için her alanda gelişmenin sürükleyici ve dönüştürücü gücünü oluşturan demokratik kuruluşlarda, yönetimde temsil edilmek ve yönetime katılmak belirleyici olmuştur.
Seçenlerin benimsedikleri değerler, seçilenlerin benimseyecekleri değerleri belirler.
Seçmenlerin ellerindeki oyları ve ceplerindeki paraları en güçlü silahlarıdır.
Seçmenler kurşunsuz silahlarıyla, üretenleri ve yönetenleri değiştirirler.