Dünya barışının yorulma bilmeyen mimarları, insanları dünya kardeşliğiğine çağıran, yol barış yoludur diyen iç dünyanın fatihleri olmuştur. Onlar dış dünyanın bilinen silahlarına karşı, iç dünyanın bilinmeyen silahlarını kuşanarak, bütün ülkelerde barışın koruyucuları olmuşlardır. Onların bulundukları her yerde, zorluklar kolaylıklara, nefretler sevgilere, kötülükler iyiliklere dönüşmüştür. Tarih boyunca silahlarla yürüyenler, silahlarla durdurulmuştur. Her dönemde toplumları görünen silahlardan önce, görünmeyen silahları donananlar değiştirmiştir. Onlar Musa Peygamberin asası gibi denizlerde yol açmışlardır.
Dünyanın barış dünyası olmasında ölümden sonra kalkışı, özendirilen iyiliklerin ve önlenmeyen kötülüklerin, hesabının görüldüğü Mahşer gününü, dünyanın yedi ikliminden ve dört bucağından gelen, insanlarla birlikte yeryüzüne taşımada, Hac vazgeçilmez bir yer tutar. Hac günleri insanların dış zenginliklerinden sıyrılarak, yalnızca iç zenginlikleriyle başbaşa kaldıkları günlerdir. Arafat’ta insanlar yeri geldiği zaman, ellerindeki zenginliklerden vazgeçerek, iç dünyalarının derinlikleriyle birlikte, dış dünyanın zenginliklerinin kapılarının bir bir açıldığını görürler.
Yunus’un “Arafat Dağı’dır bizim dağımız” dediği dağ, insanların anavatanı Mekke’de, ölmeden önce ölünen dağdır. O dağın ortasında Son Peygamberin, Veda Konuşmasını yaptığı Rahmet Dağı vardır. Çevresinde uçsuz bucaksız bir alan yer alır. Arafat insanların en büyük ataları Adem’in ve Havva’nın, Cenneti yitirdikten sonra, birinin Seylan’dan, birinin Cidde’den gelerek, yeryüzünde ilk buluştukları ovadır. Hacda Arafat Dağı’ndaki buluşmada, insanlar iki parçalı örtüleriyle ırk, renk, gelir, kadın, erkek, gelir ve eğitim farklarının ortadan kalktığı Mahşer gününü yaşarlar.
Mahşer gününden bir görünüm olan Arafat’ta, dünyanın dört bir köşesinden gelenler omuz omuza, evrene sığmayan, insanın gönlüne sığan, her şeyi bilen, her şeyi gören, her şeyi duyan Allah’a duaya dururlar. Birlikte duaya durma herkesin kendi derdine düştüğü, kimsenin kimseye yardım elini uzatamadığı, yeryüzünün hallaç pamuğu gibi atıldığı, hesap verme gününe yapılan bir hazırlıktır. İnsanlar Hacda iki dünya arasındaki perdelerin, tek tek açıldığını görürler. Arafat’ta toplumların hayatlarını altüst eden savaşların, insanların iç ve dış dünyalarını karartan, kin ve öfke saçan çatışmaların yıkıcılığının dehşeti yaşanır.
Allah’ın güzel isimlerinden “Celal” niteliklileri, sert yüzlü, çatık kaşlı Mekke’de, “Cemal” niteliklileri güler yüzlü, güzel bakışlı Medine’de, etkilerini açıkça gösterir. İnsanlar ana yurtlarında, Allah’ın eşsiz armağanlarının Doğu’dan Batı’ya, bütün yeryüzüne yağmur gibi yağdığının bilincine varırlar. Bunun için Hac her inanan insanın, ömründe bir kere de olsa, Allah’ın rahmetinin gazabını aştığını görmek için, yapmak zorunda olduğu, çok boyutlu bir iç ve dış yolculuktur. Hacla öteki dünyadaki hesap verme günü dünyaya taşınarak, hayata hem anlam hem değer kazandırılır.
Dünyada Allah’ın bildirdiği doğruların, üstünde doğru olmadığının kavranılmasında, İslam’ın gönülleri dönüştüren eşsiz silahlarını kuşanmak, bir yandan kültüre bir yandan ekonomiye değiştirici bir işlev yükler.
Görünmeyen silahların gücü ötelerin ötesinde, sevdiği insanlara şahdamarları kadar yakınlaşan Allah’ın, sınırları olmayan rahmetinden kaynaklanır.
Allah sevgisini kazanan insanların karanlıkları aydınlatan, bitmeyen tükenmeyen ümit kaynakları olur.
Benzeri olmayan silahlar insanlara, kazandırdıkları bilgeliğe dönüşen bilgiler kazandırır.
Arafat iyiliklerin çoğaltılmasında, kötülüklerin azaltılmasında yol ve yön gösteren dağdır.