Ulaşım, iletişim ve üretim alanındaki gelişmeler, toplumların ekonomik, siyasal ve kültürel yapısında, köklü dönüşümlere yol açmaktadır. Her alanda büyük bir hız ve yoğunluk kazanan üretim yarışı, bütün kuruluşları birbirleriyle hem yarışmaya hem yardımlaşmaya zorluyor. Ürünlerin ve hizmetlerin üretiminde, giderleri azaltmak, gelirleri çoğaltmak için, yenilenme çalışmalarına büyük yatırımlar yapılmaktadır. Sürekli yenilenmesin bilenler, her alanda güç kazanmaktadırlar.
Üretimde ve yönetimde yeni gelişmelere paralel olarak, ekonominin bütün alanlarında, ağırlık insanlardan makinalara geçerken, yönetimde ağırlık sermaye sahiplerinden, bilgi sahiplerine geçmektedir. John Kenneth Galbraith, “New Industrial State” adını verdiği kitabında, dünyadaki toplam üretiminin, önemli bir bölümünü karşılayan, sanayi toplumlarının büyük kuruluşlarının, üretim ve yönetim yapısındaki değişmeleri, ayrıntılı olarak ele alarak tartışmaktadır.
Sanayi toplumlarında karar alma yetkisi, Galbraith’in “Teknostrüktür” olarak nitelendirdiği, yeni bir yönetici kesimin eline geçmiştir. Onlar sanayi toplumunun dokunulmazlık kazanan teknokratlarıdır. Ülkelerin ekonomik yapılarını dönüştüren, pazarlarda fiyatları belirleyen, gelirleri artıran ve giderleri düşüren yenilikler yapan kuruluşların, ortakları güçlerini yitirmişlerdir. Dünyadaki bütün kuruluşlarda güç, yeni ürünler geliştiren teknokratlara kaymıştır.
Tarihin her döneminde toprak, sermaye ve emek gibi, üretim faktörleriyle yönetenler arasında doğru orantılı bir bağıntı olmuştur. Dönemin ekonomik ve kültürel özelliklerine göre, gücün kaynağı değişmiştir. Tarım toplumlarında güç, toprak büyüklüğünden kaynaklanmıştır. Toprağı büyük olan ülkelerin üretim gücü de büyük olmuştur. Sanayi toplumlarında birden fazla güç kayması yaşanmıştır. Önce sermaye, ardından teknolojik bilgi, sahipleri ağırlık kazanmıştır.
Galbraith dünyanın önemli iktisatçılarından biri olduğu gibi, etkili entelektüellerinden de biridir. Bir sanatçı duyarlılığıyla, yıllar öncesinden, sermayenin bir güç ve egemenlik aracı olmaktan çıktığını görmüştür. O “İnsanlar bundan böyle sefaletin dehşet verici tuzaklarına düşmeyecekler, geleneksel Kapitalizm ölecek ve Marksizm hayat kaynaklarını kurutacaktır” demiştir. Seksenli yılların sonundaki gelişmeler, bilinen Komünizmle birlikte, bilinen Kapitalizminin de sonunu getirmiştir.
Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçen dünyada güç, kısa dönemli düşünen devlet yöneticilerinden, uzun dönemli düşünen kuruluş yöneticilerine geçmiştir. Geçmişin eğitim düzeyi düşük, hesapsız risk almayı seven, sermaye sahibi otokratik girişimcilerinin yerini, yeni bilgilerle donanmış, hesaplı risk peşinde koşan, eğitim düzeyi yüksek demokratik girişimciler almıştır. Onlar yeni yüzyılda yeniden yapılanan dünyanın, yeni temellerini atmaktadırlar.
Sürekli yenilenmek, yenilikte yarışmak, yenilenenler yenilmez diyen kuruluşların, ana dönüştürücü dinamiğidir.
Üretim ve yönetim paradigmalarını yenilemeyen kuruluşlar, dünyadaki gelişmelere ayak uyduramazlar.
Geleceğin dünyasında kuruluşlar, güçlerini sürekli yenilenen, değerlerinden alacaklardır.