İnsanlık tarihi boyunca dinler, üretim ve yönetim kültürünün ana kaynağını oluşturmuşlardır. Köklü inanç gelenekleri olmayan toplumların, kurdukları devletler uzun ömürlü olmamıştır. Dinleri toplumların afyonu olarak gören yönetimlerin, kutsal değerleri ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın dışına atmaya çalışmaları, bütün ülkelerde büyük şiddet fırtınaları estirmiştir. Kutsal kültürün kurumlarına ve kurallarına savaş açılmıştır.
Var olan Allah’ı yok sayan devrimler, seküler kültürü kutsallaştırmakla kalmadılar, dünyanın her yanında öncülerini kutsallaştıran, otokratik yönetimlerin ortaya çıkmasına yol açtılar. Öncülerine tapılan yönetimlerde, demokrasiler dünyanın en kötü yönetimleri olarak suçlandılar. Çalışanların dışındaki insanların, açgözlü, kıskanç ve kinci oldukları ileri sürülmüştür. İnsanların iyiliklerden daha çok kötülüklerin peşinde koştuklarına inanılmıştır.
Dünyanın Yirminci yüzyılı, devrimler ve karşı devrimler yüzyılı olmuştur. Kapitalist ülkelerle Komünist ülkeler, her alanda birbirleriyle savaşmışlardır. Bu yüzden Doğu’da ve Batı’da demokrasi, özgürlük, eşitlik, savaş ve barış alanına ilişkin yeni çalışmalar devam etmektedir. Tarihin her döneminde, dünyayı değiştiren düşünce ve eylemler, en çalkantılı yıllarda ortaya çıkarak, büyük dönüşümlere yol açmışlardır.
Yirminci yüzyıl hem Avrupa’da, hem Asya’da savaş yüzyılı olmuştur. Yirmi birinci yüzyılın başında, Ortadoğu ülkeleri yakılmıştır, yıkılmıştır. Yeni yüzyılda İslam dünyası, seküler kültürün çorak topraklarından, kutsal kültürün bereketli topraklarına dönülmesine öncülük yapıyor. Dünya düşünce tarihinde, İslam ilk gelen sondur, son gelen ilktir. Bunun için dünyanın bilgi ve bilgelik birikimi, Kur’an’a düşülmüş uzun bir dipnottur.
Dört kitapla birlikte peygamberler arasında, ayrım gözetmeyen Kur’an, savaşa son veren barışın yol haritasını verir. Bu yüzden büyük dinlerin, sarsılmaz inancıyla, “ateş” alanını “gül” bahçesine, “savaş” dünyasını “barış” dünyasına dönüştüren İbrahim Peygamberde buluşması, hayati önem kazanmıştır. Guenon, Schoun, Lings, Nasr gibi, bilgiyi bilgeliğe dönüştüren gelenekçi aydınların düşünce dünyasında, dinlerin sözlerinden önce özleri büyük ağırlık taşır.
Yirmi birinci yüzyılda üç kitaplı dinin, önde gelen bilgeleriyle birlikte, dünyada eleştirel düşünmesini bilen bütün aydınlar, dinlerin farklı yanlarından daha çok, ortak yanlarını gündeme taşıyorlar. Bu yüzden dünyanın bütün ülkelerinde insanlar, kitapları kutsallaştırılan peygamberlerden daha çok, kutsal kitap verilen peygamberleri izliyor. Eleştirel düşünenler, akıl paslanmasının ve gönül kirlenmesinin üstesinden,“Dört Kitap”la gelineceğini görüyorlar.
Yeni yüzyılın cevapları bilinmeyen, sorunlarının çözümleri, bilginlerde değil bilgelerdedir.
Kutsal kitaplar bütün insanlığın, bilgi ve bilgelik birikimin, vazgeçilmez kaynaklarıdır.
Barış dünyasını savaş dünyasına, dinleri afyonlaştıranlar dönüştürmüştür.