Bütün ülkelerde insanlar ele geçirdikleri zenginlikleri korumanın değil, ele geçiremedikleri zenginlikleri el koymanın peşinden koşmaktadırlar. Batı dünyasındaki teknolojik gelişmelerle, Batılı seküler insanın açgözlülüğü katlanarak artmıştır. Seküler dinin yol açtığı sarhoşlukla, Batı dünyasında Peygamberlerden kaynaklanan kutsal değerler, hayatın bütün boyutlarından sökülüp atılmıştır.
Seküler dini dünyaya ihraç etmeye çalışan, Amerika ve Avrupa ülkeleri, ifade özgürlüğü adı altında, başta İslam Peygamberi olmak üzere, bütün peygamberlere saygısızlıkta birbirleriyle yarışıyorlar. Batı dünyası İslam dünyasına karşı, seküler haçlı seferlerini başlatmıştır. Yirminci yüzyılın ekonomik emperyalizminin yerine, Yirmibirinci yüzyılda seküler emperyalizm geçmiştir.
Batı dünyasının Hristiyanlığın misyonerliğini bırakıp, sekülerizmin misyonerliğine soyunması, bütün dünyada coşkuyla karşılanan İslam dünyasının “Demokrasi Baharı”nı, “Darbe Kışı”na çevirmiştir. Batı dünyası, Doğu dünyasına yalnızca sekülerizm ihraç etmeyi değil, darbelere öncülük yapmayı da bırakmalıdır. Türkiye gibi her İslam ülkesi, demokrasisini kendi tarihi birikimine dayanarak, kendisi inşa etmelidir.
Devletlerden daha çok dinlerin savaştığı düz kare dünyada, ülkelerin en büyük ve en önemli sermayeleri ‘Senin dinin sana benim dinim bana’ demesini, bilen katılımcı adil yönetimleridir. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, adil ülkeler ‘Dinde zorlama yoktur’ diyenlerin oluşturduğu çekim merkezleridir. Artık her ülke kapılarını, bütün dinlere açmak zorundadır. Hiçbir ülke başka bir ülkenin dinine savaş açamaz.
Dinlerin bir tarağın dişleri gibi, yan yana, bir arada yaşadıkları bir dünya oluşuyor. Başta Amerika ve Avrupa ülkelerinin yöneticileri olmak üzere, her ülkenin yöneticisi, adil yönetimde ve dinlere saygıda, yüzyıllar öncesinden yaşayan Necaşi gibi olmaya çalışmalıdır. Yönetimde adalet, ulusal değil, uluslararası bir sorundur. Hangi dinden olursa olsun, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, her seçmen seçme sorumluluğu taşır.
Tarihin her döneminde, ülkelerin gücü, adil yönetimlerinden, erdemli devletlerinden, sorgulayıcı yönetilenlerinden kaynaklanmıştır. Adalette dünyayla yarışan ülkeler, adil yönetimde, bütün ülkelerin örneği olurlar.
Adalette yarışmanın olmadığı ülkelerde, ekonomik, siyasal ve kültürel alanda gelişme olmaz. Adil yönetimler güçlerinin Peygamberlerden ve Kutsal Kitaplardan alırlar.