Bilişim dünyasındaki gelişmelerle, dünyanın ekonomik ve kültürel yapısındaki dönüşümler, bütün ülkeleri hem ekonomik hem kültürel alanlarda, küresel kuruluşlarla birbirlerine bağımlı hale getirmişlerdir. Dünyanın bütün ülkelerinde üretim ve tüketim alanları açan küresel kuruluşlar, girdileriyle olduğu kadar çıktılarıyla hayatı kolaylaştırıyorlar. Onlar ülkeler arasında çok buyutlu bağlar kurarak, dünyanın dönüşmesine katkıda bulunuyorlar.
Dünyada ülkeler arasında ekonomik ve kültürel bağımsızlıktan daha çok, karşılıklı ekonomik ve kültürel bağımlılık önem kazanmıştır. Ekonomik bağımlılıklar dünyasında, bütün ülkeler, bütün kuruluşlar, yerel ve küresel ölçeklerde yeniden yapılanıyorlar.Değişik alanlarda birbirlerine bağımlı olan ülkeler, sorunlarını savaşarak değil, uzlaşarak çözmeye çalışıyorlar. Ülkelerin hem üreticileriyle hem tüketicileriyle, birbirlerine bağımlı olmaları, dünyayı çok ortaklı bir anonim şirkete dönüştürmüştür.
Dünyadaki ekonomik ve kültürel çalkantıların yol açtıkları krizler, birbirleriyle alışveriş yapmak zorunda olan ülkelerin, önüne yeni işbirliği fırsatlarının çıkmasını önlemektedir. Bu yüzden ülkelerin birinde, ortaya çıkan bir ekonomik daralma, bütün ülkelerin ekonomilerinde, daha büyük daralmalara yol açıyor. Ülkelerin her alanda birbirlerine bağımlı oldukları, çatısız, kapısız ve örtüsüz dünyada, ateş yalnızca düştüğü ülkeyi değil, bütün ülkeleri yakıyor. Krizlerin zararlarını her ülke ödüyor.
Ayaklarını yorganlarına göre uzatmayan, kaldıramayacakları kadar büyük borç yüklerinin altına giren ülkeler, ülkelerindeki seçmenlerle birlikte, bütün ülkelerin seçmenlerini cezalandırırlar. Artık yöneticilerin ömürlerini, seçimlerden önce pazarlardaki fiyat değişmeleri belirliyor. Gelirleri giderlerini karşılamayan, dış ticaret açıkları veren ülkelerin içine düştükleri krizler, dünyada her ülkeye küçümsenmeyecek bedeller ödettiren, yıkıcı sarsıntıların tetikleyicileri oluyorlar.
Kaynaklarını yerinde değerlendirmeyen, tüketimlerini, üretimlerine göre yapmayan otokratik yönetimlere hiçbir ülkede yer yoktur. Geothe’nin vurguladığı gibi: “Bir sorunun çözümünde sorumluluk almayanlar, o sorunun kaynağı haline gelirler”. Ülkelerin birbirleriyle etkileşim içinde oldukları dünyada, hayatın hiçbir alanında hiçbir ürün, üretilmeden tüketilmez. Üretmesini öğrenmeyen yönetimler, borçlanarak tüketmesini öğrenirler. Ancak hiçbir devlet hazırdan tüketmeye dayanamaz.
Ülkeler gelecekteki üretimlerinin tamamını bugünden tüketemezler, geleceğin nasıl gelişme göstereceğini, kimse önceden bilemez. Ülkelerin birbirinden bağımsız olduğu, kapalı toplumların yerel krizleri, ülkelerin birbirlerine bağımlı olduğu açık toplumlarda küresel krizlere dönüşmüştür. Yönetimlerin tüketimde yarıştıkları ülkelerde, kuruluşlar üretici güçlerini yitirirler. Bunun için dünyanın bütün ülkelerinde, yolsuzlukların ve haksızlıkların önüne geçmeyen yönetimlere, tepkiler çığ gibi büyümektedir.
Tüketimin sarhoşu olan ülkeler, üretimin coşkusunu duymazlar. Üretim nehirlerinin yatağını değiştirenler, ekonomiyi çoraklaştırırlar.
Yönetimlerin başarıları üretimdeki eşitsizlikleri, tüketimde sağladıkları eşitlikle, dengelemeyi bilmelerinden kaynaklanır.
Ülkelerin birbirlerine bağımlı olduğu açık toplumlarda, savurganlıkta yarışanların faturasını bütün dünya öder.