Dünyanın ekonomik,siyasal ve kültürel iklimi değişmiştir ve dengesi sarsılmıştır. Sıcak güney ülkelerinde kar, soğuk, savaş, kuzey ülkelerinde sel,yağmur,isyan vardır. Dünyada kış beklenen şehirlerde yaz, yaz beklenen şehirlerde kış yaşanıyor. Ülkelerin nehirleri taşıyor. Taşan her nehir çevresinde büyük yıkımlara yol açıyor. Amerika”nın, Çin’nın değişmesine öncülük yaptıkları küresel ısınma, en büyük zararı Amerika”ya ve Çin’e veriyor.
Amerika”nın Hollywood”tan bütün dünyaya ihraç ettiği tüketim kültürü, Japonya”dan Arjantin”e, Katar”dan Singapur”a bütün ülkelerin aile yapısını, çalışma hayatını değiştirmiştir.Bütün ülkelerde şehirler, gökdelen ormanı New York”a benzemişlerdir. Şehirler doğal hayattan ve topraktan ne kadar uzaklaşırlarsa, o kadar Los Angeles’a ve Chicago’ya yaklaşıyorlar. Amerika’nın tüketim kültürü bir bulaşıcı hastalık gibi, bütün dünyaya yayılmıştır.
Dünyanın neresine gidilirse gidilsin, gökdelensiz şehir, nükleer santralsız ülke yoktur. Amerika’nın peşinden giden ülkeler, dünyanın en yüksek gökdelenine, en büyük süpermarketine, en çekici kumarhane şehrine, en güvenilir nükleer enerji santraline sahip olmak için, kıran kırana yarışıyorlar. Bu yüzden, tüketim kültürünün en büyük ve en önemli sürükleyici gücü olan enerji kaynaklarını denetmek, her ülkenin vazgeçilmez politikası haline gelmişir. Akdeniz bir savaş alanına dönüşmüştür.
Geçen yüzyılda ülkeler petrol kaynaklarına ulaşmak için savaşmışlardır. Yeni yüzyılda petrole, doğal gaz yataklarına ve nükleer enerji santrallerine sahip olmak için savaşmaktadırlar. Chernobil, Three Mile Island ve Fukushima santrallerindeki korkunç kazalar, kasırgalardan çok daha tehlikeli olmalarına rağmen, nükleer enerji yarışını yavaşlatmamıştır. “Bugün nükleer santrali olanın, yarın nükleer silahı olur” denilmektedir.
Ekonomide ve politikada tüketim kültürünün yol açtığı, çağdaş Nuh Tufanlarına karşı, bütün insanlığın elinde Yunus ve Mevlana kültüründen daha güçlü ve daha etkili bir silah yoktur. Yirmi birinci yüzyılda, Mevlana kültürü nasıl anlaşılmalı, sorusuna verilebilecek en güzel cevap, bütün insanlığı kucaklayan Mesnevi’de ve Yunus’un şiirlerinde, açık ve seçik olarak verilmektedir.
Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, neye inanırlarsa inansınlar, insanları iyilik peşinde koşarlarsa, kutsal kültürün bütün bilgelerinin, önlerinde kendilerine yol gösterdiklerini göreceklerdir.
Kutsal kültür doğal kültürdür.Doğal hayatta uyum vardır,düzen
vardır, denge vardır.
Sınırlı dünyada, açgözlülükten ve savurganlıktan beslenen, sınırsız tüketim olmaz.
Doğal hayatta atık ve artık yoktur.Doğallık yalınlıktır, yalınlık bilgeliktir.
Yunus’un derin kültüründe, varlığa sevinilmez, yokluğa yerinilmez.
Mesnevi’de yeni sözler söylenir, yenilik alınır, yenilik satılır.