İnsanlığın tarihine bakıldığında, toplumların devletleri, devletlerin toplumları güçlendirdikleri görülür. Tarih boyunca toplumlar devletlerin, devletler toplumların sürükleyici güçleri olmuştur. Devletlerle toplumlar arasında, sözlü ya da yazılı bir sözleşme vardır. Devletlerde yönetilenlerle yönetenler arasındaki, uyumun ve düzenin sağlanması, tarihin her döneminde büyük sorun olmuştur. Devletlerin kurulmaları, büyümeleri ve yıkılmaları, tarihin her döneminde büyük önem taşımıştır.
Tarih tekrar yaşanmaz, ancak hem devletlere hem toplumlara, geçmiş yüzyıllardan gelecek yüzyıllara ışık tutar. Dicle’nin sularıyla, Nil’in suları birbirlerine benzedikleri gibi, geçmişin devletleri, geleceğin devletlerine benzerler. Mevsimler göre nehirlerin akışı nasıl değişirse, yüzyıllara göre tarihin akışı değişir. Tarihin akışında devletler, zamana karşı kurumlarıyla, toplumlar değerleriyle varlıklarını korurlar. Yönetimlerde kişilerden önce, kuralların önem kazanması, devletleri kurumsallaştırır.
Demokratik yönetimlerde kurallar,otokratik yönetimlerde kişiler ağırlık kazanır. Devletlerin hiyerarşilerinde, yöneticiler tavandan, yönetilenler tabandan, toplumların ekonomik, siyasal ve kültürel yapılarının temellerini oluştururlar. Devletlerin güçleri, toplumların üretim güçlerinden kaynaklanır. Hayatın her alanında, üretim güçleri büyük olan toplumların, devletlerinin yönetim güçleri dönüştürücü olur. Üretimleri kusursuz olan toplumların, yönetimleri kusurlu olmaz.
Ülkelerde yönetenlerin ve yönetilenlerin, bütün kurumlarıyla, bütün kuruluşlarıyla, başta gelen görevleri, her alanda iki günü birbirinden farklı kılmaktır. ve bütün alanlarıyla insanların hayatını kolaylaştırmaktır. Yönetenlerle yönetilenlerin arasındaki sözleşmeyle, kimseye haksızlık yapılmayan, kimsenin haksızlığa uğramadığı yönetimler, bütün toplumların özlemi olmuştur.Bunun için Habil’den ve Kabil’den bu yana, insanlık tarihi boyunca, erdemli devlet ve adil yönetim arayışı devam etmektedir.
Açıklık içinde sürekli yeniden yapılanan ülkelerde, hem devletlerin hem toplumların önde yer alan sorumlulukları, olumlulukları büyütmek, olumsuzlukları azaltmaktır.Kıtaların nehirlerinden, nehirlerin şehirlerinden bilindikleri gibi, devletler toplumlarından, toplumlar devletlerinden bilinirler. Devletler olmadan toplumlar, toplumlar olmadan devletler olmazlar. Ancak toplumler devletler için değil, devletler toplumlar için vardır. Bu yüzden kusursuz toplumların kusursuz devletleri olur.
Necip Fazıl gibi şiiri iman için, Akif İnan gibi edebiyatı medeniyet için, bilen Alaeddin Özdenören, “Devlet ve İnsan” kitabında : “Devletin yönünü toplumun bağlanmış olduğu değerler sistemi belirler. Devlet toplumu yönlendirir,devlet de topluma bu yönlendirme eyleminde katkıda bulunur. Sağlıklı toplumlarda toplumla devlet bütünleşmiştir” diyerek,devleti toplum için bilir. Erdemli devletler toplumların değerlerini,erdemli toplumlar devletlerin kurumlarına dört elle sarılır.
Siyasal sınırlardan daha çok, kültürel sınırların öne geçtiği kare dünyada, devletlerin yönetimdeki ve üretimdeki güçleri, toplumlarının üreten eller olm
asını bilmelerinden kaynaklanır.
Devletlerin toplumun değişik kesimleri arasında, üretimde ve yönetimde eşgüdümü ve denetimi sağlaması,hayati önem taşır.
Toplumların üretim gücünün büyütülmesinde ve yeni açılımlar kazanmasında, toplumun üreticiliği belirleyici olur.
Toplumlar üretimde zengin olmazlarsa,devletler yönetimde güçlü olmazlar.