İslam dünyasında ve Müslümanların hayatında, zamana sanıldığından çok daha büyük önem verilir. Her gün güneşin batışıyla on ikiye ayar edilen ezani saat, Ahmet Haşim’in vurguladığı gibi, zamanın algılanması yolunda önemli bir özelliktir. Orucun başlama ve bitiş tarihlerinin belirlenmesi, ayın hareketlerinin gün gün takip edilmesi, insanın zamana karşı daha duyarlı davranmasında etkin bir rol oynar. Yıl içindeki bayramlar, bayramlarla gelen mali ibadetler, zamanın akıp gitmekte olduğunu simgeleyen kilometre taşlarıdır.
Üç aylarda gelen kandiller, insanlara tekrar tekrar bağışlanan bir sınav hakkı işlevi görürler. Kutlu altın geceler sanayi ürünlerinin bilinç kamaştırıcı çekiciliğine, kendini kaptırmış insanları uyarmak için, derinden derine seslenen bir kurtuluş çağrılarına benzerler. Onlar akıp gitmekte olan zaman içinde, insana tanınan sürenin sınırlı olduğunu, belirli bir hızla sürekli vurgulayan işaretlerdir. Ömür boyu yola serpiştirilmiş uyarıcı ışıklar gibi yol ve yön gösterirler.
Günlük ibadetler zamanın, algılanması bakımından daha da canlıdırlar. Sürekli tekrarlanan namazlar, yetişenin katıldığı ve durmadan tekrarlanan, tekrarlandıkça bilinci keskinleştiren, eşyadan, üretimden sıyrılma sınavlarıdır. İbadet vakitlerinin belirlenmesinde saniyelerin önemi vardır. Dünyanın her yerinde ezanlar tam namaz vakitlerinde okunur. Böylece ne duanın, ne de çağrının önü ardı kesilmez. Tam iftar ve sahur vakitlerinde, toplar atılır selalar okunur.
Müslümanların evlerinde, iş yerlerinde günlük yaşayışlarında ve toplumsal yapılarında, zamanın sağlıklı olarak belirlenmesine yardımcı olan güneşin, ayın, yıldızların ve saatlerin her birinin ayrı ayrı yerleri ve önemleri vardır. Bu yüzden güneşin, ayın ve yıldızların hareketlerini araştıran, evrenin niceliklerini sergileyen, insanın düşünme ve kavrama yetisini geliştiren Astronomi bilimine Uluğ Bey, Ali Kuşcu başta olmak üzere, Türkler ve Müslümanlar büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır.
Zamanı haber veren araçlara, İslam dünyasında büyük önem verilmiştir ve Müslümanlar tarafından geliştirilmiştir. Müslümanlar zamanın bilincine varılması, akıp gittiğinin ve bir gün başladığı yere geri döneceğinin sürekli olarak algılanması için, gerekli bütün çalışmaları yapmışlar ve uyarıcı işaretleri koymuşlardır. Bunun için Müslümanlarda bütün sorunların kaynakları dışarıdan önce içeride aranır.
Zamanın hakkını vermek için, dünya içinde iki dünyaya verilmesi gereken ağırlık, iki dünyada kalacak süreye bağlı olarak belirlenir. Kuşkusuz bir ya da iki dünyayı, seçme hakkı insana bırakılmıştır.
Zamanla her şeyin nasıl değiştiğini, kimi şeylerin niçin hiç değişmediğini algılamak insanlara düşmektedir.
Hayatın her alanında sorunlar insanlardan kaynaklanır, çözümler insanlarda aranır.