Dünyanın her ülkesinde en büyük, en başarılı üniversitelerin başında, kültürlerin oluşturduğu açık üniversiteler gelir. Bunun için insanlar, birbirlerinden öğrenmek, birbirlerine öğretmek için, bir arada yaşarlar. İnsanlar tek başlarına, varlıklarını sürdürmezler. Öğrenme evden başlayan, ömür boyu devam eden bir süreçtir. Öğrenmesini öğrenmeyenler, kendileriyle birlikte, çevrelerini de yoksullaştırırlar. Ekonomik, siyasal ve kültürel bütün sorunlar eğitimsizlikten kaynaklanır.
İnsanların öğrenme yolculuğu, kendilerini tanımakla başlar. Kendini tanımayı başaranlar, çevrelerinin bilgi ve bilgelik birikimlerinden, yararlanmasını bilirler. İnsan ve toplum arasında, sürekli bir alışveriş vardır. Topluma ve kültürüne güvenmeyenler, hayatın bir öğrenme süreci olduğunu görmeyenler, gençleri üniversitelere tutsak ederler. Demokratik olmayan dayatmacı toplumlarda, üniversiteler hammaddesi öğrenciler olan fabrikalar olarak görülürler.
Öğrenmesini öğrenmeyen toplumların, eğitim seviyelerini yükseltmede, üniversiteler yetersiz kalırlar. İnsanlar topluma kapalı üniversitelerden daha çok, topluma açık üniversitelerinden öğrenirler. Öğrenmesini öğrenme, insanın bazen öğreten, bazen öğrenen olduğu, keyifli bir yolculuktur. İnsanların dünyalarını Cennete çevirmeleri için, ya öğrenen ya da öğreten olmaları gerekir. Öğrenmesini öğrenmeyen toplumlar, birbirini izleyen krizlerden kurtulamazlar.
Peter Senge’nin “Beşici Disiplin” kitabında ayrıtılı olarak anlattığı gibi, gelen günün geçen günden, daha güzel olması için, insanların, kurumların ve kuruluşların öğrenmesini öğrenme çalışmaları, büyük önem taşır. Öğrenme özürlü olan olanlar ayakta kalamazlar. Öğrenme sürecinin kazananı ya da kaybedeni olmaz. Öğrenme süreci, ekonominin azalan verimler yasasına uymaz. Öğrenen toplumlarda, birikimlerini paylaşanların, birikimleri azalmaz. Onlar üretmeden tüketmezler, birikimlerini paylaşarak zenginleştirirler. Açık üniversiteye dönüşen toplumlarda, kimse üretmediğini tüketmez.
Üniversitelerde dört duvar arasında öğretilen bilgiler, değerlendirilmezlerse önemlerini yitirirler. Toplumda yankı bulmayan, kimsenin işine yaramayan bilgiler, geleceğe kalmazlar. Konuşulmayan bir dil gibi, kullanılmayan bilgi unutulur. İletişim teknolojisindeki gelişmeler, bütün dünyayı açık bir üniversiteye dönüştürmüştür. Artık her insan, günün her saatini, haftanın her gününü, ayın her haftasını, yılın her ayını, istediği alanda değerlendirmektedir.
Öğrenen toplumda evle üniversite arasındaki, mekan ve zaman farkı ortadan kalkmıştır, üniversite eve ev üniversiteye taşınmıştır. İsteyen istediği bilgiye istediği zamanda, istediği yerde ulaşmaktadır. Bilgilerini sürekli yenileyenler, dünyayı yenilerler. Onlar her alanda, üretim gücüne güç katarlar. Kendilerini tanıyanlar, insanlara güven verenler, öğrenmesini öğrenenler, geleceğin erdemli toplumunun mimarları olacaklardır. Toplumları üretmeden, tüketmeyenler zenginleştirirler.
Ülkelerin üretim güçlerini, büyük küçük bütün yerleşim yerlerini, açık üniversiteye dönüştüren yerel yönetimler geliştirirler.
Öğrenme seviyeleri yüksek olan toplumların, gelir seviyeleri düşük olmaz.
Üretimde eğitim sermayesi, finansal sermayeden daha önemlidir.
Eğitime yapılan yatırım, genç kuşaklara yapılan yatırımdır.