Toplumların savaş dünyasından, barış dünyasına taşımasında, romancılar en önemli görevi yüklenirler. Yönetimlerin yenilemesinde, toplumların dönüştürülmesinde romancılar, ülkelerin silahlı güvenlik güçlerinden çok daha etkilidirler. Ülkelerin silahsız kültürel güçlerini oluşturan edebiyatçılar, yüzyıllar içinde oluşan kültürel, siyasal ve ekonomik değerleri, geçmişten alırlar, geleceğe taşırlar. Kültürlerde iz bırakan değerler, romanlarla kuşaktan kuşağa aktarılırlar.
Türklerin romanları kuşaktan kuşağa geçen destanları, gönülden gönüle aktarılan ermiş öyküleri, dilden dile dolaşan türküleri olmuştur. Türkler düşünce ve eylem dünyalarında, hayatlarını romanlarıyla romanlarını hayatlarıyla bütünleştirmeyi bilmişlerdir. Romanlarda yer alan değerler, hayatın bütün boyutlarında yer almıştır. Türk toplumunun kültürel hafızası, peygamber kıssaları ve ermiş menkıbeleriyle beslenerek, yeni açılımlar kazanmıştır.
Çeviri kitapları yanında, dünyanın ve Türkiye’nin önde gelen aydınlarıyla, yaptığı konuşmalarla, büyük ilgi uyandıran Ergun Göze, sürekli bir “Roman Yazmayı Özendirme Vakfı”, kurulmasının özlemini çekmiştir. Dünyada romanlar toplumların hafızalarıdır. Son yüzyıllarda dünyanın ve ülkelerin tarihindeki büyük dönüşümler, tarihçilerden daha çok romancılarla, geçmişten geleceğe taşınmışlardır.
Dünya tarihinde geçmişte yaşanılanlar bilinir, ancak gelecekte yaşanılacaklar bilinmez. Dünyada her kuşak, kendi kuşağının romancılarıyla, geçmişte yaşanılanları yeniden düşünmek, yeniden değerlendirmek zorundadır. Geçmişten geleceğe bakmasını bilen romancılar, geçmişte yazılmaya değer olanları bulurlar, gelecekte okunmaya değer olanları yazarlar. Edebiyat geçmişle gelecek arasında kurulan işbirliğinin ve elbirliğinin adıdır.
Edebiyatçılar roman başta olmak üzere, edebiyatın her alanından yararlanarak, geçmişle geleceği buluşturur, geçmişte yaşanılanlardan yola çıkarak, gelecekte yaşanılması gerekenleri anlatırlar. İnsanlığın geleceğini inşa edecek olan dinamikler, tarih içinde gerçekliğiyle birlikte güzelliğini yitirmeyen dinamiklerdir. Edebiyatçılar geçmişin gerçekleriyle, geleceğin güzel dünyasının, temellerinin atılmasına ışık tutarlar.
Savaş yüzyılında, dünyayı dört bir yanından kuşatan, şiddet çılgınlığından kurtulmada, Aragon’nun vurguladığı gibi: “Roman ekmek kadar önemlidir.” Gelecekte güzel olmak, gü- zel olanı yapmak, geçmişteki güzel insanların, güzel dünyalarını romanlarla, hikayelerle,denemelerle, şiirlerle, geleceğe taşımaya bağlıdır. Güzel insanlar tarihin kesintisiz akışında, güzellikleriyle yüzyılların dışında değil, yüzyılların üstünde olmuşlardır.
Büyük romancılar Alain’in “Gerçeğe giden en uzun yolu takip ediniz” tavsiyesine uyarak, toplumların kültür dokularıyla birlikte, ekonomik yapılarını da zenginleştirirler.
Her gün bir saat Yunan şairlerini okuyan Heidegger: “Büyük bir felaketten kurtulmak için, elimizde tek çare sanattır” demektedir.
İki dünyayı bütünleştiren romancılar akıllarıyla geçmişi görürler, gönülleriyle geleceği anlatırlar.