Dünyanın hiçbir ülkesinde eleştirel düşünmesini bilen aydınlara pasaport sorulmaz

Kim ne derse desin, dünya düşüncesinin ana kaynağını, düşünceyi eyleme, eylemi de düşünceye çevirmenin şiiri olan, kutsal kitaplar oluşturur. Platon’dan Mevlana’ya, İbn Rüşd’den Hegel’e, Kierkegaard’dan Sezai Karakoç’a kadar bütün aydınlar, insanlığın atası Adem ile başlayan kutsal geleneğin, değişik alanlardaki yorumcularıdır. Bu bağlamda, insanlık tarihi, aydınların tarihidir. Her yüzyılın aydınları vardır.

Okumaya devam et “Dünyanın hiçbir ülkesinde eleştirel düşünmesini bilen aydınlara pasaport sorulmaz”

Bütün dünyaya durun kalabalıklar bu yol çıkmaz demesini bilmek

Dünyanın geleceğini, yönetenler ile yönetilenler arasındaki uyumsuzlukları, giderme yolunda yorulma bilmez bir güç, hiç yitirilmeyen bir coşkuyla, düşünce üreten aydınları belirleyecektir. Onların çevrelerini dönüştürücü güçleri, bilgilerinin derinliği yanında, gönüllerinin zenginliğinden kaynaklanır. Onlar hem düşünce, hem eylem, hem tavır, hem de davranış ustasıdırlar. Onların kitapları, makaleleri, konuşmaları ve duruşları, her zaman köklü dönüşümlerin tetikleyicisi olmuştur.

Okumaya devam et “Bütün dünyaya durun kalabalıklar bu yol çıkmaz demesini bilmek”

Çanakkale’de Müslüman ve Hristiyan ülkelerin tarihi yeniden yazılmalıdır yeniden yorumlanmalıdır

Küre dünyada medeniyetler arasındaki siyasal,kültürel ve ekonomik güç gösterileri cephelerde yapılmıştır. Kare dünyada savaşlar, cephelerden pazarlara taşınmıştır. Kare dünyanın fatihleri, üniforma giyen genareller değil, forma genarelleridir. Amerika’nın “Apple” gibi, “Facebook” gibi forma giyen generalleri, ülkelerinin bayraklarını bütün dünyaya taşımakta “Pentagon”nun üniforma giyen generallerinden çok daha başarılı olmuşlardır. Dünyanın hiçbir ülkesinde, onlara ne pasaport ne vize sorulmuştur.

Okumaya devam et “Çanakkale’de Müslüman ve Hristiyan ülkelerin tarihi yeniden yazılmalıdır yeniden yorumlanmalıdır”

Ölümsüz hayatın pazarında güzellik alınır güzellik satılır

İnsanların iç dünyalarının güzelliği, dış dünyalarından belli olur. İç dünyalarını güzelleştiremeyenlerin, dış dünyalarını güzelleştirmeleri mümkün değildir. Bu yüzden, iç dünyanın güzelleştirilmesi, dış dünyanın güzelleştirilmesinden, her zaman daha önemli olmuştur. Bütün insanlığın geleceğini ilgilendiren, güzellikle silahlanmak, bütün dünyanın sorunudur. Güzelliği bulanlar, güzellik yolunda olanlardır.

Okumaya devam et “Ölümsüz hayatın pazarında güzellik alınır güzellik satılır”

Nehirler bilge şairlerin iyimserlik ve ilham kaynaklarının başında gelirler

Bütün yönleriyle dünyayı, bir bütün olarak görmek için, denizlere ulaşmada engel tanımayan nehirler gibi olmak gerekir. Dağ doruklarından doğan nehirler, en az zahmetle, en çok yolu aşarak denizlere ulaşırlar. Seyhun’a, Sakarya’ya, Fırat’a, Dicle’ye, Tuna’ya, Nil’e, Mississippi’ye ve Amazon’a dünyanın hiçbir ülkesi yabancı gelmez. Bütün ülkeler gibi, bütün denizler nehirlerindir. Denizler nehirlerin aradıkları cennetleridir.

Okumaya devam et “Nehirler bilge şairlerin iyimserlik ve ilham kaynaklarının başında gelirler”

Nefretin doğurduğu nefretin üstesinden sevgiyle silahlanarak gelmek

Ortadoğu ülkelerindeki iç savaşlar, mezhep savaşlarına dönüşerek, bütün şiddetiyle devam etmektedir. İslam dünyasında nefretin doğurduğu nefret, Irak’tan bütün Ortadoğu ülkelerine ihraç edilmiştir. Doğal kaynak zengini Müslüman ülkeler, yatırım ürünlerinden tüketim ürünlerine kadar, bütün ihtiyaçlarını, Batı ülkelerinden ithal eden, ülkeler konumuna düşmüşlerdir. İslam dünyası varlık içinde yokluk çekmektedir.

Okumaya devam et “Nefretin doğurduğu nefretin üstesinden sevgiyle silahlanarak gelmek”

İslam dünyasının bilgeleri “bir insanı öldüren bütün insanları öldürürür” diyerek dünyayı barışa davet ediyor

Dünyanın öncü bilim tarihçisi George Sarton, beş ciltlik bilim tarihi kitabında, bilimsel gelişmeleri her biri yarım yüzyıl süren yüzyıllara ayırır. Her dönemi yüzyılı simgeleyen bir düşünürle isimlendirir. Milattan önce 450 ve 300 yılları, Eflatun, Aristo ve Öklit yüzyılları olurken, Milattan sonra 750 ve 1100 yılları arasındaki 350 yıl, Müslümanların dünya düşünce ve bilim tarihine, damgalarını vurdukları, Cabir, Harizmi, Razi, Burini, İbn Sina, Heytem ve Ömer Hayyam yüzyılları olur.

Okumaya devam et “İslam dünyasının bilgeleri “bir insanı öldüren bütün insanları öldürürür” diyerek dünyayı barışa davet ediyor”

Dünyadaki çevresel kirlenme kültürel kirlenmeden kaynaklanır

Kirlenme, bir üretim ya da bir tüketim sonucu, insanların özel ve toplumsal çevrelerinde ortaya çıkan, ekonomik ve kültürel artıklardır. Dünyada insan ve çevre kirlenmesinin, akıl almaz boyutlara ulaşması, doğal kaynakların, hiçbir bedel ödenmeden, babadan oğula geçen bir miras gibi, görülmesinden kaynaklanmaktadır. Ancak ekonomik hayatta hiçbir üretim ve tüketim bedelsiz değildir.

Okumaya devam et “Dünyadaki çevresel kirlenme kültürel kirlenmeden kaynaklanır”

Amerka’lısıyla Avrupa’lısıyla Avrasya’lısıyla ekonomik kültürü kutsallaştıranlar kutsal kültüre savaş açarlar

Büyük Türkistan’ın sorumluluk taşıyan aydınları, ekonomik ve kültürel bütün zenginliklerinin, Moskova’ya kaçırılmasının önlenemediğinin unutulmaması için, sürekli vurgulama gereği duyarlar. Avrupalıların Orta Doğu’yu ve bütün Afrika ülkelerini yağmaladıkları gibi, Ruslar da Kafkasya’yı ve Orta Asya’yı yağmalıyorlar. Onlar İkinci Dünya Savaşından sonra, bütün Orta Asya’nın zenginlikleri yetmemiş gibi, Doğu Avrupa’nın müzelerinde buldukları her şeyi Rusya’ya kaçırıyorlar. Ruslar yağmalamada İngilizlerden, Fransızlardan ve İspanyollardan geri kalmıyorlar. “Ekonomi her şeydir ekonomi için her şey yapılır” diyenler, yağmalamada hiçbir sınır tanımıyor.

Okumaya devam et “Amerka’lısıyla Avrupa’lısıyla Avrasya’lısıyla ekonomik kültürü kutsallaştıranlar kutsal kültüre savaş açarlar”

Ateş dünyasını güneş dünyasına Mehmet Akif gibi “korkma” demesini bilenler dönüştürür

Osmanlı Devleti’nin uzun ömürlü olması, kuruluş yıllarından son yıllarına kadar, eğitime önem vermesinden kaynaklanır. Osmanlı döneminde Bursa, Edirne ve İstanbul yanında, geleceğin sultanlarının sancak beyliği yaptığı Manisa, Kütahya ve Amasya Anadolu’nun eğitim ve kültür merkezleri olmuştur.Bütün Osmanlı şehirlerinin merkezinde çarşı, cami ve medrese vardır. Çarşının zenginliği ve caminin etkinliği, iki kurum arasında uyum ve düzeni sağlayan medreseye dayanır.

Okumaya devam et “Ateş dünyasını güneş dünyasına Mehmet Akif gibi “korkma” demesini bilenler dönüştürür”

Buhari’siyle maturi’siyle Ebu Hanife’siyle yesevi’siyle Türkistan Türklerin kimliğini oluşturanların ülkesidir

Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu ve Büyük Türkistan’daki gelişmeler, Asya’nın içlerinden Avrupa’nın içlerine kadar uzanan, İslam ülkelerinin dünya barışının sağlanmasında, vazgeçilmez önemleri olduğunu göstermiştir. Vietnam yenilgisini unutan Amerika’nın Irak’a, Afganistan’da paramparça olan Rusya’nın Suriye’ye, asker göndermeleri, bütün Ortadoğu’yu büyük bir Filistin’e dönüştürmüştür.

Okumaya devam et “Buhari’siyle maturi’siyle Ebu Hanife’siyle yesevi’siyle Türkistan Türklerin kimliğini oluşturanların ülkesidir”

Toplumlarda değişim devrimle değil evrimle yapılır değişime direnilmez değişim yönetilir

Değişik etnik kökenlerden gelen Anadolu insanı, milletten gelen bir istekten daha çok, devletten gelen bir baskıyla, büyük bir değişim yaşamıştır. Türkiye’de büyük sarsıntılara yol açan değişim, evrimle değil, devrimle gerçekleştirilmiştir. Bu yüzden de devrimlerin Anadolu insanının ekonomik ve kültürel dünyasında, büyük sarsıntılara, büyük yıkımları, büyük acılara yol açmıştır.

Okumaya devam et “Toplumlarda değişim devrimle değil evrimle yapılır değişime direnilmez değişim yönetilir”

Kare dünyada yerelleşerek küreselleşmesini küreselleşerek yerelleşmesini öğrenmek

Ekonomik, siyasal ve kültürel hayatın canlılığı, yerel düşünme, küresel davranma ustalığında gizlidir. İletişim ve ulaşım alanlarındaki gelişmelerle, dünyada gözden ve gönülden ırak olmak ortadan kalkmıştır. Sınırların önemsizleştiği için, her kurum ve kuruluş, ya yerel ya küresel değil, hem yerel hem küresel olmak zorundadır. Yerel kalmak yok olmaktır. Bilinen mantık ilkelerinin geçerlilik alanları daralmıştır.

Okumaya devam et “Kare dünyada yerelleşerek küreselleşmesini küreselleşerek yerelleşmesini öğrenmek”

Sözde özü bilgelikte bilgiyi içselleştirerek yeni sözler söylemek

Geçmişten geleceğe yolculukta, bilgelik bilgili olmak kadar önemlidir. Bilgiyi bilgeliğe bilginin öğretmeni, bilgeliğin öğrencisi olmayı bilenler dönüştürürler. Dünyada bilgeliğin öncüleri, insanlığın düşünce birikimine katkıda bulunanlardır. Onlar geçmişle gelecek arasındaki sınırları ortadan kaldırılarak, geçmişe bakarken geleceği, geleceğe bakarken geçmişi görürler. İnsanlık tarihinde, geçmiş gelecek, gelecek geçmiştir.

Okumaya devam et “Sözde özü bilgelikte bilgiyi içselleştirerek yeni sözler söylemek”

Farabi’nin Buhara’sı Buhara’nın Farabi’si dünyayı aydınlatmaya devam ediyor

Farabi güncelliğini hiç yitirmeyen eserleriyle, bin yıl öncesinde yaşamış olmasına rağmen, düşünce tarihi içinde kendisine vazgeçilmez bir yer açar. Hint’ten Babil’e, Babil’den Mısır’a, Mısır’dan Yunan’a, Yunan’dan Roma’ya, Roma’dan İslam’a, İslam’dan Avrupa’ya, Avrupa’dan Amerika’ya, Amerika’dan Çin’e elden ele dolaşan, düşüncenin yere hiç düşmeyen meşalesi, iklimden iklime geçiyor. Meşale geçtiği ülkelere dönüştürücü güç kazandıra kazandıra, tarih içindeki gizemli yolculuğuna devam ediyor.

Okumaya devam et “Farabi’nin Buhara’sı Buhara’nın Farabi’si dünyayı aydınlatmaya devam ediyor”

Yönetenleriyle yönetilenleriyle sürekli sorgulanmayan sınırsız bir dünyada savaşların önüne hiçbir güç geçemez

Dünü araştırmak ve derinleştirmek, bugünü değerlendirmek ve genişletmek, yarını planlamak ve aydınlatmak, aydınlar tarafından sağlıklı bir sorgulama ortamının oluşturulmasına bağlıdır. Sorgulama yapmasını bilenler, başarısızlıkların sorumluluğunu, düşmanlarına yüklemezler. Sorgulama kalem gibi, iki uçludur. Sorgulanmayan düşünceler, hiçbir zaman eyleme dönüşmezler.

Okumaya devam et “Yönetenleriyle yönetilenleriyle sürekli sorgulanmayan sınırsız bir dünyada savaşların önüne hiçbir güç geçemez”

Çuvaldızı kendi gözlerimize iğneyi başkalarının gözlerine batırarak katılımcı demokratik kültürü zenginleştirmek

Ülkelerin bütün dünyanın kabul ettiği göstergelerle ekonomik, siyasal ve kültürel çalışmaları sürekli değerlendirilir. Eleştiride can alıcı olan, değerlendirmelerin diğer toplumlarla karşılaştırmalı olarak yapılmasıdır. Bir ülke nerede durduğunu, nereye gitmek istediğini ve belirlediği hedefe nasıl ulaşacağını, sağlıklı olarak ortaya koymak istiyorsa, kıyaslanmaya hazır olması gerekir. Kıyaslama yapmadan, ülkelerin dünyadaki konumlarını değerlendirmek mümkün değildir.

Okumaya devam et “Çuvaldızı kendi gözlerimize iğneyi başkalarının gözlerine batırarak katılımcı demokratik kültürü zenginleştirmek”

Müzikle insanların iç ve dış dünyalarında cennet rüzgarları estirmek

Müzik dünyanın her ülkesinde insanların hem iç hem dış dünyalarında, büyük dalgalanmalara yol açan sanatların önünde gelir. Müzikle gökyüzünde binlerce kuşun, ötüşlerinin ve kanat çırpışlarının oluşturduğu korolara benzer, çok sayıda korolar oluşturulur. Müzikte nağmeler hayatın şiirini yakalayınca, eşsiz bir duaya dönüşürler. Camilerde meleklerle birlikte, gökyüzüne açılan ellerle, dualar gerçeklere dönüşür. Duaların yakarışları insanların, iç dünyalarından dış dünyalarına sayısız kapılar açar.

Okumaya devam et “Müzikle insanların iç ve dış dünyalarında cennet rüzgarları estirmek”

Bilgiyi bilgeliğe dönüştüren aydınların düşünceleri eylemlerine yansır

Asya ve Avrupa’nın parlayan yıldızı Türkiye’nin, dünyada kendisine geniş bir alan açabilmesi için, hem kendi hem de Batı kültürüne eleştirel bir gözle bakmasını bilen, aydınlara sahip olması, hayati önem taşımaktadır. Aydınlar Asya ile Avrupa kültürü arasında, büyük bir merkez oluşturan İstanbul’un, değerlerini dünyaya açacak, en etkili güçtür. Onların sesi, sessiz çoğunluğun sesidir.

Okumaya devam et “Bilgiyi bilgeliğe dönüştüren aydınların düşünceleri eylemlerine yansır”

Katlanarak artan bilgi yığınları arasında kaybolan bilgelik

Amerika’nın ve Avrupa’nın büyük şehirlerinde olduğu gibi İstanbul’da, Ankara’da, Konya’da, Denizli’de, Eskişehir’de ve Bursa’da tarım, sanayi ve bilgi toplumlarının kuruluşları, bir arada iç içe bulunmaktadır. Kuruluşlar ister tarım, ister sanayi, ister bilgi toplumlarının ürünlerini üretsinler, insanların karınlarından daha çok, gözlerini doyurmaya çalışmaktadırlar. Yirmi birinci yüzyılın kuruluşları, iş yerlerinde ürün, hizmet ve bilgi üretmenin, satış yerlerinde ise hayal pazarlamanın peşindedirler.

Okumaya devam et “Katlanarak artan bilgi yığınları arasında kaybolan bilgelik”