Yirminci yüzyılın ikinci yarısında Anadolu insanı cephelerdeki savaşların yerine, pazarlardaki yarışların geçtiğini görerek, “Ordu” toplumlardan “Girişimci” toplumlara dönüşme yolunda önemli adımlar atmış, çığır açıcı çalışmalar yapmıştır. Yirminci yüzyılın sonunda, Türkiye dışalımcı tüketen ülkeden, dışsatımcı üreten ülkeye dönüşmüştür. Üretim gücünde ağırlık, tarım ürünlerinden sanayi ürünlerine kaymıştır. Yeryüzünü bir mescit, bir işyeri olarak gören Anadolu insanı, ekonomik ve kültürel kuruluşlarıyla, dünya pazarlarında Türkiye’ye geniş alan açmıştır.
Okumaya devam et “Kültürdeki ekonomi kavranılmadan ordu milletteki girişimci millet ortaya çıkmaz erik ağacında üzüm yenilmez”Otokratik olmayan demokratik yönetimlerde çeşitlilik içinde uyuma ve düzene önem verilir
Anadolu’nun bilgiyi bilgeliğe dönüştüren bilgeleri, akıl sayısı kadar düşünce, gönül sayısı kadar sevgi vardır diyen,düşüce ve eylem dünyalarıyla, demokratik kültürlerini zenginleştirme yolunda, bütün ülkelere ışık tutuyor. Onlar çoğunluğun değerlerini yansıtan demokratik yönetimlere, serbest pazar ekonomisini etik pazar ekonomisine dönüştürmek için, yüzyılların birikimini taşıyan tarihin derinliklerinden sesleniyor.
Okumaya devam et “Otokratik olmayan demokratik yönetimlerde çeşitlilik içinde uyuma ve düzene önem verilir”Darbelerde hukukun üstünlüğü ayaklar altına allanarak adalet dairesi paramparça edilir
Güzel hukuk güzel ağaç gibidir, kökleri yeryüzünde dalları gökyüzüne uzanır, hayatın her alanını kapsar. Nasıl politikacılar politikayı, generaller orduyu güçlendirirlerse, hukukcular da adaleti güçlendirirler. Politikanın yalnızca politikacılara, ordunun yalnızca generallere bırakılamayacağı gibi, adalet de yalnızca hukukculara bırakılamaz. Dünyanın bütün ülkelerde adalet temel hakların ve ana özgürlüklerin en büyük güvencesidir. “Adalet Dairesi” adaletle aksamadan işlerlik kazanır.
Okumaya devam et “Darbelerde hukukun üstünlüğü ayaklar altına allanarak adalet dairesi paramparça edilir”Her dönemde toplumların dönüşmesinde içe dönük savaşlar dışa dönük savaşlardan çok daha önemli olmuştur
İslam tarihinde bir dönüm noktası olan, Hicret’in üzerinden bir yüzyıl geçmeden, Müslümanlar dünyayı bir hilal gibi kuşatmışlar. Hilalin bir ucu Çin’e uzanırken, bir ucu Pirene’leri aşarak, Fransa’nın içlerine kadar ulaşmıştır. İslam’ın tarihte eşi ve benzeri görülmedik bir hızla genişlemesi, askeri bir üstünlükten daha çok Allah’a inanmanın, Son Peygamberine bağlanmanın verdiği güçten kaynaklanmıştır. Allah sevgisini kazanan insanları, hiçbir zaman, hiçbir yerde yarı yolda bırakmamıştır.
Okumaya devam et “Her dönemde toplumların dönüşmesinde içe dönük savaşlar dışa dönük savaşlardan çok daha önemli olmuştur”Dünyaya açık duvarsız kapısız bir üniversite olan Mavera dergisi
İnsanlığın her gün daha yaşanabilir bir dünyaya uyanması için, kültür ve sanatın açık üniversiteleri olan, düşünce ve eylem dergilerinin sayılarının çoğalması, büyük önem taşır. Dergilerin sayıları ne kadar çok olursa, kültür ve sanat çalışmaları da o kadar zengin olur. Düşünce ve eylem dünyasının derinliği, dergilerin nitelik ve nicelik bakımından bolluğundan kaynaklanır. Ekonomik, siyasal ve kültürel hayatı, çevrelerinde büyük bir çekim alanı oluşturan, kültür ve sanat dergileri değiştirir. Söz konusu dergilerin sayıları az, ancak etkileri büyüktür. Onların toplumların bütün kesimlerine dönük eğitimler veren açık üniversitelerdir.
Okumaya devam et “Dünyaya açık duvarsız kapısız bir üniversite olan Mavera dergisi”Kültürde ve ekonomide geçmişte azınlığın rüyaları gelecekte çoğunluğun benimsediği gerçekler olur
Ekonimi kültürü, bilim ve sanat birikimi gibi, tarihin derinliklerinden süzüle süzüle gelmektedir. Dünyada ekonomi kültürü, bilimlerin hepsinden daha eski, bir tarihsel geçmişe sahiptir. Üretimin ve tüketimin olmadığı yerde, insan ve toplum olmaz. Toplumun olmadığı yerde kültür ve ekonomi olmaz. Bütün toplumlarda, fiziksel üretimin olduğu kadar, kültürel üretimin öncüleri, düşünen akıllar,seven gönüller ve üreten ellerdir.
Okumaya devam et “Kültürde ve ekonomide geçmişte azınlığın rüyaları gelecekte çoğunluğun benimsediği gerçekler olur”Medine sözleşmesine dayanan demokratik yönetim kesintisiz bir kusursuzluk arayışıdır
Habil’den ve Kabil’den beri, bütün insanlığı kucaklayan Müslümanlar, yönetimde adalet başta olmak üzere, değişmeyen değerleri savunma yolunda, canları pahasına doğruların yanında yer almışlardır.Onların düşünce ve eylem dünyalarında, her zaman geçerli doğrular, değişmeyen değerler olarak görülmüştür. Tarihlerinin her döneminde, Müslümanlar değişen araçlarla, değişmeyen amaçları birbirinden ayırmasını bilmişlerdir.
Okumaya devam et “Medine sözleşmesine dayanan demokratik yönetim kesintisiz bir kusursuzluk arayışıdır”Son iki yüzyılda kemikleşen “ya siyah ya beyaz” kültürünü “hem siyah hem beyaz” kültürüne dönüştürmek
Bilginin hiyerarşisinde metafiziğin değerleri yerine, fiziğin ilkelerinin geçmesi, kutsal kültürle seküler kültür arasındaki bağları bütünüyle koparmıştır. Seküler kültürün bütün dünyaca benimsenen paradigması, her alanda büyük bir kültürel, çoraklaşmaya yol açmıştır. Hayatın bütün alanlarında, normatif değerler önemlerini yitirirken, pozitif değerler önem kazanmıştır. Kutsal kültürün kaynağını oluşturan bütün dinlere, toplumların afyonu gözüyle bakılmıştır.
Okumaya devam et “Son iki yüzyılda kemikleşen “ya siyah ya beyaz” kültürünü “hem siyah hem beyaz” kültürüne dönüştürmek”Hayatin her alaninda vurana elsiz sövene dilsiz olmak kabil’in değil habil’in soyundan gelenlerin işidir
İnsanlığın kutsal kaynaklarıyla, bağlarını koparmış yöneticilerin elinde, bütün ülkelerde savaşlar birbirini izliyor, dünyanın her yerinde kan ve gözyaşı gölleri oluşuyor. Güçlülerin güçsüzleri, zenginlerin yoksulları, eğitimlilerin eğitimsizleri ezdiği bir dünyada, yöneticiler yerlerini korumak için, ellerinden gelen hiçbir şeyi arkalarına bırakmıyor. Seküler dünyada devlet yönetmek demek, hiçbir ayrım gözetmeden, öldürmeyi bilmek demektir.
Okumaya devam et “Hayatin her alaninda vurana elsiz sövene dilsiz olmak kabil’in değil habil’in soyundan gelenlerin işidir”Atina’nın ölü geçmişinden daha çok Medine’nin canlı geçmişine önem vermek
Seküler dünyada kutsal değerlerin, gündemden düşürülmesiyle oluşan siyasal yapılanmalarda, demokratik kuralların zenginleştirilmesi, demokratik kurumların geliştirilmesi, bütün ülkelerin karşı karşıya oldukları, sorunların başında gelmektedir. Dünyanın her ülkesinde, seçmensiz demokrasi isteyen yöneticiler, güvenlik sorunlarını büyüterek, katılımcı demokrasinin kuralları bir yana, temsili demokrasinin kurallarını da askıya almaktadırlar.
Okumaya devam et “Atina’nın ölü geçmişinden daha çok Medine’nin canlı geçmişine önem vermek”Sınırların önemsizleştiği dijital evrende batı dünyası. Ülkelerine olan göçleri silahlı güçlerle durduramaz
Rönesans sonrası Avrupa’daki sanayileşmenin en büyük girdisi, petrol başta olmak üzere, Asya’nın ve Afrika’nın doğal kaynaklarıdır. Avrupa’nın sanayileşmesi için, İslam dünyasının parçalanmıştır. İngiltere’siyle, Fransa’sıyla, Rusya’sıyla Avrupa ülkeleri elele vererek, İslam dünyasını tek tek hepsini işgal etmişlerdir. Medeniyet tarihçisi Arnold Toynbee’nin vurguladığı gibi, Yirminci Yüzyıl’ın anahtar olayı, hilafet kurumunun kaldırılması ve İslam dünyasının Batı ülkeleri tarafından işgal edilmesidir. Müslüman ülkelerin bir daha işgali, Batı’nın sonunun başlangıcı olacaktır. Dünyanın geleceği Batı’da değil, Doğu’da belirlenecektir.
Okumaya devam et “Sınırların önemsizleştiği dijital evrende batı dünyası. Ülkelerine olan göçleri silahlı güçlerle durduramaz”Bir ülkede paylaşımcı millet olmadan katılımcı devlet olmaz
Ülkelerde devletlerin ve milletlerin görevleri, bütün alanlarıyla hayatı kolaylaştırmaktır. Devletlerle milletlerin büyük bir uyum ve eşsiz bir düzen içinde olduğu, kimseye haksızlık yapılmayan, kimsenin haksızlığa uğramadığı devletin, tarihte ilk örneğini İkinci Halife Ömer vermiştir. Açıklık içinde sürekli yeniden yapılanan adil toplumlarda, hem devletlerin hem milletlerin, en başta gelen görevleri dosdoğru olmaktır.
Okumaya devam et “Bir ülkede paylaşımcı millet olmadan katılımcı devlet olmaz”Kare dünyada savaşmadan barışmasını bilenler komşularıyla birlikte yaşamasını bilirler
Bilinen yuvarlak küre dünya, “Kazan ya da kaybet” stratejisinin geçerli olduğu,savaş olmadan gelişme olmaz diyen, savaş odaklı dünyadır. Bilinmeyen düz kare dünya, “Hem kazan hem kazandır” stratejisinin geçerli olduğu, uzlaşma olmadan gelişme olmaz diyen, barış odaklı dünyadır.Küre dünya değişimi sevmeyenlerin, değişime direnenlerin,kare dünya değişime uyanların, değişimi yönetenlerin dünyasıdır.
Okumaya devam et “Kare dünyada savaşmadan barışmasını bilenler komşularıyla birlikte yaşamasını bilirler”Gönül kazanmasını bilen insanlar iki dünyayı birden kazanır
Türkler Ahmet Yesevi’leriyle, Sarı Saltuk’larıyla Asya’nın içlerinden, Avrupa’nın içlerine uzanan, çok geniş coğrafyalarında insanların, gönüllerini kazanmaya çok büyük önem vermişler.Yaşadıkları coğrafyaları Türkler camilerle ve çarşılarla donatarak, kültürlere derinlik, ekonomilere zenginlik kazandırmışlar. Anadolu bin yıllık tarihi boyunca, üç kıtanın iki denizin odak noktasındaki konumuyla, Doğu’nun ve Batı’nın çekim merkezi olmuştur.
Okumaya devam et “Gönül kazanmasını bilen insanlar iki dünyayı birden kazanır”Düz kare dünyayı Doğu’yu ve Batı’yı altın oranda harmanlamasını bilenler yaşanır kılar
Toplumların kültürel dokusunda iz bırakan dönüşümlerin öncülüğünü, sözün gücünü bilenlerin çevresinde odaklanan düşünce hareketleri yapar. Hayatı dönüştüren düşüncenin tohumları, onların elinde meyva veren ağaçlara dönüşür. Sözün ustalarının elinde tohumlar ağaç, ağaçlar orman olur. Bütün boyutlarıyla dar bir çevrede, tartışılıp benimsenmeyen bir düşünce, geniş bir çevre tarafından benimsenmez.
Okumaya devam et “Düz kare dünyayı Doğu’yu ve Batı’yı altın oranda harmanlamasını bilenler yaşanır kılar”Amerika İngiltere İsrail Ortadoğu’nun dengesini bozarak bölgeyi savaş alanına dönüştürmüştür
Ortadoğu bin yıldan beri, onlarca farklı din, mezhep ve etnik kökenden insanlara kapılarını açmış, yerin altı kadar yerin üstü, zengin olan bir coğrafyadır. Peygamberler ülkesi Ortadoğu, son yıllarda Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudiler arasındaki yıkıcı güç çatışmalarının merkezi olmuştur. Ancak Batı’lı ülkeler unutmasınlar, Peygamber ülkelerinde savaş çıkaranlar, önünde ya da sonunda savaşı ülkelerine taşırlar.
Okumaya devam et “Amerika İngiltere İsrail Ortadoğu’nun dengesini bozarak bölgeyi savaş alanına dönüştürmüştür”Ekonomide tüketicisiz pazar yönetimde seçmensiz demokrasi olmaz
Anadolu’nun bin yıllık tarihiyle yoğurulan Türkler, tüketim dengesizliğ olmayan bir toplum yapısı, ayrıcalığa yol açmayan, bir yönetim örgüsü oluşturmak için çalışıyorlar. Türkiye’nin Avrupa ülkelerinin, hiç birinden geri kalmayan, merkezden daha çok, yerinden yönetime dayanan, bir yönetim ve bir üretim birikimi vardır.Türkler Balkan ülkelerinde, çokkültürlü yönetim kültürünün, en güzel örneklerini vermişlerdir.
Okumaya devam et “Ekonomide tüketicisiz pazar yönetimde seçmensiz demokrasi olmaz”Amerika ve batı dünyası silahla konuşanların yerine hakla hukukla düşünenlerin geçtiğini görmek zorundadır
Dünyada ülkeler arasındaki çatışmaların, doruk noktasına ulaştığı, yüzyılın, en büyük silahlı gücü Amerika’dır. Amerika’da Pentagon denizleriyle ve karalarıyla, dünyanın her yanına yetişebilecek bir ordunun yönetim merkezidir. Kendisini dünyanın başkenti olarak gören Washington’da, Pentagon Capitol’den beş kat daha büyük bir fiziksel altyapıya sahiptir. Her biri birer yüzen hava ve kara orduları olan uçak gemileriyle, Pentagon dünyanın bütün ülkelerine ulaşacak güçtedir.
Okumaya devam et “Amerika ve batı dünyası silahla konuşanların yerine hakla hukukla düşünenlerin geçtiğini görmek zorundadır”Amerika dünyadaki ülkeler için yalnızca ulusalcı Amerikalılara bırakılmayacak kadar önemli devlettir
Dünyanın “Çağdaş Roma İmparatorluğu” Amerika, bütün dünyadan gelen göçmenlerin kurduğu, bir göçmenler ülkesidir. Kızılderililerin dışındaki Amerikalıların hepsi, Kolomb”tan sonra gelen Avrupalı yabancılardır. Amerika Afrikalıların bir Afrika’sı, İngilizlerin bir İngiltere’si, Almanların bir Almanya’sı, İspanyolların bir İspanya’sı, İtalyanların bir İtalya’sı, Yahudilerin bir İsrail’i, Çinlilerin bir Çin’i, Hindistanlıların bir Hindistan’ı, Pakistanlıların bir Pakistan’ı, Mısırlıların Bir Mısır’ı olan, büyük bir ülkeler ülkesidir. Amerika’nın geleceğinde beyaz Avrupalılar değil, siyah Afrikalılar vardır. Bu yüzden dünyanın en güçlü ülkesi Amerika, yalnızca Amerikalılar için değil, bütün dünya için önemlidir
Okumaya devam et “Amerika dünyadaki ülkeler için yalnızca ulusalcı Amerikalılara bırakılmayacak kadar önemli devlettir”Dijital dünyada aranan erdemli devlet seküler kültürün çorak topraklarında bulunmaz
Devletlerin yönetimi ve yöneticilerin taşıdığı sorumluluklar, Doğu’da ve Batı’da yüzyıllardan beri, düşünürlerin tartıştığı konuların başında gelmiştir. İnsanlık Yusuf Peygamberle, devlette yönetimin ve üretimin önemini kavramıştır. Onun hayatında devlet hiyerarşisinde, yönetenlerle yönetilenler arasındaki ilişkilerde, doğruluğun, bilginin ve bilgeliğin ne kadar önemli olduğu görülmüştür. Batı’da Platon’dan, Thomas More’a ve Campenella’ya kadar düşünürler, erdemli devletin hayalini kurmuşlardır.
Okumaya devam et “Dijital dünyada aranan erdemli devlet seküler kültürün çorak topraklarında bulunmaz”