Devletler toplumların bağrından doğarlar, toplumlara dayanırlar, kurumlarla, kuruluşlarla güçlerini paylaşarak, varlıklarını korurlar. Niall Ferguson “Meydan ve Kule”de, Daron Acemoğlu ve James A. Robinson “Dar Koridor”da, tarihte uzun yolculuklara çıkarak, devletlerle toplumların arasındaki, güç dengelerini tartışırlar. Uzun ömürlü devletlerde, üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü geçerli olmuştur. Devletler güçlerini, hukukun bağımsızlığından ve tarafsızlığından alırlar.
Okumaya devam et “Tarihin her döneminde erdemli devlet olmada üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü belirleyici olmuştur”Ekonomilerin ve demokrasilerin en büyük düşmanları hiç değişmeyen sürekli liderlerdir
Yirmi birinci yüzyılda Batı ülkelerinin yol açtıkları, yıkıcı savaşlarla Müslüman ülkelerin, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, baştan sona bir bir yok edilmiştir. Dünyanın en zengin, kültürel ve ekonomik kaynaklarına sahip olan ülkeler, her alanda en yoksul ülkeler konumuna düşmüşlerdir. Demokrasi düşmanı yönetimlere karşı, bütün ülkelerin demokratik kesimleri, işbirliği yapmazlarsa, dünyadaki savaşların sonu hiçbir zaman gelmeyecektir.
Okumaya devam et “Ekonomilerin ve demokrasilerin en büyük düşmanları hiç değişmeyen sürekli liderlerdir”Ülkelerin her alandaki başarıları devletle toplum arasındaki uyuma ve dengeye dayanır
Üretimde ve yönetimde sürekli yenilenmesini bilen ülkelerde, hem devletlerin hem toplumların, sorumluluklarının başında, hayatı bir yandan kolaylaştırmak bir yandan güzelleştirmek gelir. Ülkelerin nehirlerinden, nehirlerin şehirlerinden bilindikleri gibi, devletler toplumlarından, toplumlar değerlerinden bilinirler. Devletler olmadan toplumlar, toplumlar olmadan değerler olmaz. Ancak toplumler devletler için değil, devletler toplumlar için vardır. Erdemli toplumların, erdemli devletleri olur.
Okumaya devam et “Ülkelerin her alandaki başarıları devletle toplum arasındaki uyuma ve dengeye dayanır”Toplumu devlet için değil devleti toplum için bilmek
İnsanlığın tarihine bakıldığında, toplumların devletleri, devletlerin toplumları güçlendirdikleri görülür. Tarih boyunca toplumlar devletlerin, devletler toplumların sürükleyici güçleri olmuştur. Devletlerle toplumlar arasında, sözlü ya da yazılı bir sözleşme vardır. Devletlerde yönetilenlerle yönetenler arasındaki, uyumun ve düzenin sağlanması, tarihin her döneminde, büyük önem taşımıştır. Devletlerin kurulmaları, büyümeleri ve yıkılmaları, bütün bilimlerin araştırma konusu olmuştur.
Okumaya devam et “Toplumu devlet için değil devleti toplum için bilmek”Kuruluşlar dünyasında hem gece hem gündüz olmasını bilmek
Çalışma alanları ne olursa olsun, bütün kuruluşların en başta gelen görevleri, hiçbir ayrım gözetmeden, bütün insanların hayatlarını kolaylaştırmaktır.Kuruluşlar üretikleri ürünlerle, verdikleri hizmetlerle ve geliştirdikleri bilgilerle,dünyayı hem yaşanır kılmak,hem güzelleştirmek için birbirleriyle yarışırlar. Kuruluşların yarşında aranılan bulunur.Dünyada iyilik arayan kuruluşlar güzellik bulurken, kötülük arayan kuruluşlar çirkinlik bulurlar.
Okumaya devam et “Kuruluşlar dünyasında hem gece hem gündüz olmasını bilmek”Katılımcı demokrasilerde devletler daha az denetirler milletler daha çok üretirler
Devletler mevsimlere benzerler, yazları kışlar, kışları yazlar izler. Devletlerin sürekli yazları olmadığı gibi, sürekli kışları da yoktur. Devletleri kurumları, milletleri değerleri, ayakta tutarlar. Kurumlar milletlerin değerlerinden kaynaklanan, kurallarla yönetilirlerse uzun ömürlü olurlar. Değerlere dayanan kuralların gücü, zaman içinde geçerliliklerini korumalarından kaynaklanır. Devletlerde kurumsallaşmış yönetim, en köklü kurallardan beslenen yönetimdir.
Okumaya devam et “Katılımcı demokrasilerde devletler daha az denetirler milletler daha çok üretirler”Dünyanın yeni İstanbul’ları hem Akşemsettin hem fatih olmasını bilen yeni uçbeyleri yeni girişimciler bekliyor
İletişim ve ulaşım alanındaki baş döndürücü gelişmeler, İstanbul ile dünyanın bütün şehirleri arasındaki uzaklık yakınlık farkınını bütünüyle ortadan kaldırmıştır. Bilinen yuvarlak küre dünya gitmiş, telefon ekranına sığan, herkesin birbirini gördüğü, düz kare bir dünya gelmiştir. İnternet ortamında ulaşılmayacak, gezilmeyecek, görülmeyecek hiçbir şehir yoktur. Ülkeler arasında kısa dönemde değişmeyen siyasal sınırlar önemini yitirirken, sürekli değişen kültürel ve ekonomik sınırlar önem kazanmaktadır.
Okumaya devam et “Dünyanın yeni İstanbul’ları hem Akşemsettin hem fatih olmasını bilen yeni uçbeyleri yeni girişimciler bekliyor”Edebiyatın yardımıyla insanlığın bilgi ve bilgelik birikimini düşünceye ve eyleme dönüştürmek
Roman, hikaye, deneme ya da şiir olsun edebiyat, her alanıyla bir bütündür. Edebiyatın bir alanındaki başarı diğer alanlara da yansır. Edebiyatın odak noktasında erdem ve tutkularıyla insan vardır. İnsan erdem ve tutkularıy- la birlikte insandır. Onun erdem ve tutkuları, hayatın bütün boyutlarına yansır. Barış içinde savaşsız bir dünya için, edebi- yatla insana tutkularını dizginlemesinin incelikleri anlatılmalı,yolları gösterilmelidir.
Okumaya devam et “Edebiyatın yardımıyla insanlığın bilgi ve bilgelik birikimini düşünceye ve eyleme dönüştürmek”Arafat dağların Mekke şehirlerin İslam medeniyetlerin anasıdır
En sonda gelmesine rağmen en başta olan, İslam medeniyeti İki dünya medeniyetidir, Müslümanlar hiçbir zaman, “ya dünya ya ahiret” dememişler, her zaman “hem dünya hem ahiret” demişler. İslam medeniyetinde insanlık tarihinin sıfır noktası olan Mekke, bütün şehirlerin anası olarak bilinir. Dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar, soyları ve renkleri ne olursa olsun bütün Müslümanlar, Kur’an’ı kitapların, Mekke’yi şehirlerin, İslam’ı medeniyetlerin kaynağı olarak görürler.
Okumaya devam et “Arafat dağların Mekke şehirlerin İslam medeniyetlerin anasıdır”Seküler Batı’ya karşı Zülkarneyn seddi olan İstanbul’un batan güneşi doğuyor
Dünyada Yirminci yüzyıl bağımsız devletler yüzyılı olmuştur. Birleşmiş Milletler’e üye devletlerin sayısı iki yüze yaklaşmıştır, gelecek yıllarda daha da artacaktır. Yirmi birinci yüzyıl devletlerden daha çok, şehirlerin önem kazandığı devlet şehirler yüzyılı olacaktır. Tarihin her döneminde ülkelerin, kültürel derinliği ve ekonomik zenginliği, toplumların görünen yüzleri olan şehirlerinden kaynaklanmıştır.
Okumaya devam et “Seküler Batı’ya karşı Zülkarneyn seddi olan İstanbul’un batan güneşi doğuyor”Dünyada terörü akıllarıyla karar veren gönülleriyle uygulayan barış sevdalısı liderler önler
Bulaşıcı bir hastalık gibi yayılan terör eylemleri, İslam dünyası kadar Batı dünyasını da can evinden vuruyor. Bütün ülkelerdeki ekonomik ve siyasal sorunların, kurşun atılan savaş alanlarında değil, oy atılan seçim sandıklarında çözülmesi, barış arayan dünya için hayati önem taşıyor. Demokrasi ve ekonomisi gelişmemiş Doğu dünyasıyla, demokrasisi ve ekonomisi gelişmiş Batı dünyası arasında uyum ve dengenin sağlanmasında, moderatörlük görevi demokratik ülkelere düşüyor.
Okumaya devam et “Dünyada terörü akıllarıyla karar veren gönülleriyle uygulayan barış sevdalısı liderler önler”Dünyadan göçünün yeni bir yıldönümünde defteri kapanmayanlardan olan Akif İnan’ı rahmetle anmak
Her insanın, aklının düşünür, gönlünün sever, gözünün okur ve kaleminin yazar hale gelmesi için, düşünce ve sanat dünyasının derinliklerinde uzun yolculuklara çıkması gerekir. Düşünce ve sanat dünyası, kültür ve edebiyat dergilerinde, yeni yorumlar ve yeni açılımlar kazanır. Bu yüzden Anadolu insanının, düşünce ve eylem dünyasında, Büyük Doğu, Diriliş, Edebiyat, Mavera, Yedi İklim ve Hece dergileri, şiirde, hikayede, romanda ve denemede çığır açan, görünmeyen üniversiteler olmuşlardır, olmaya devam ediyorlar.
Okumaya devam et “Dünyadan göçünün yeni bir yıldönümünde defteri kapanmayanlardan olan Akif İnan’ı rahmetle anmak”Sınırların ötesinde hayata anlam ve değer kazandıran şiiri yakalamak
Metafizik dünyaya açılmadan, hayatın şiiri yakalanmaz. Bütün boyutlarıyla hayatın zenginleştirilmesi, insanın görünen dünyanın olduğu kadar, görünmeyen dünyanın da derinliklerine doğru uzun yolculuklara çıkmasına bağlıdır. Goethe iyilik görmek, iyilik etmek için, yolculuğa çıkmayı tavsiye etmektedir. Huzur ve mutluluğu yakalayanlar, dünyada bir yolcu gibi yaşamasını bilenlerdir.
Okumaya devam et “Sınırların ötesinde hayata anlam ve değer kazandıran şiiri yakalamak”Bilgelikte yarışanların kazandığı dijital dünyada sözün ustaları silahın ustalarından çok daha güçlü olurlar
Söz yazıya, yazı söze dönüşür. Yazıya dönüşen söz kalır. Sözü eyleme, eylemi söze dönüştürmek, edebiyatçıların işidir. Söz insanlığın ortak gönüllerinin, yazı da ortak akıllarının çağına yansımasıdır. Geçmişte söylenmiş sözü, geleceğe kalacak yazısı olmayan toplumlar, varlıklarını koruyamazlar. Toplumların düşünce zenginlikleriyle birlikte, eylem güçleri, söz ile yazı arasındaki, iletişim ve etkileşimin derinliğinden kaynaklanır.
Okumaya devam et “Bilgelikte yarışanların kazandığı dijital dünyada sözün ustaları silahın ustalarından çok daha güçlü olurlar”Üretimde yönetimde tüketimde kusursuzluğun peşine düşmek
Dünyanın bütün ülkelerinde insanlar, hem üreticidirler, hem yöneticidirler, hem tüketicidirler. Tarihin her döneminde insanlar için üretim, yönetim ve tüketim, ömür boyu süren kesintisiz bir süreç olmuştur. Toplumlar hayatın bütün alanlarında, ekonomik, siyasal ve kültürel sorunlarla karşı karşıya gelirler. Üç insanın bir araya geldiği her yerde, yönetim sorunlarının yanında, üretim ve tüketim sorunları vardır. Üretimiyle, yönetimiyle, tüketimiyle hayat bir bütündür.
Okumaya devam et “Üretimde yönetimde tüketimde kusursuzluğun peşine düşmek”Dünyada savaşlar politikanın cephelerde devamı olmaktan çıkmıştır
Siyasal sınırların önemli olduğu sanayi toplumlarında, savaşlar cephelerde silahlarla yapılmıştır. Siyasal sınırlardan daha çok, ekonomik sınırların ağırlık kazandığı bilgi toplumlarında, savaşlar cephelerde silahlarla değil, pazarlarda ürünlerle yapılmaktadır. Geçen yüzyılda dünyanın doğal kaynaklarını paylaşamayan Avrupa ülkeleri savaşlarla yerle bir olmuştur.Gelen yüzyılda savaşlar, dünyadaki dönüşümlere uyum sağlayamayan Asya ülkelerini yakıp yıkmaktadır.
Okumaya devam et “Dünyada savaşlar politikanın cephelerde devamı olmaktan çıkmıştır”Ülkelerde çoğunluğun sesi yanlışta birleşmeyen sağduyunun sesidir
Dünyanın hiçbir yerinde otokratik yönetimlere yer olmayan Yirmi birinci yüzyılda, bütün demokratik ülkelerin, karşı karşıya oldukları sorunların başında,temsili demokrasiden katılımcı demokrasiye geçmek gelmektedir. Katılımcı demokratik yönetimlerin güç kazanmasıyla, katılımcı ekonomiye geçme çalışmaları da hız kazanacaktır. Bütün ülkelere açık, iletişim platformlarından yararlananların, sayılarının milyarları aşması, ekonomik, siyasal ve kültürel kuruluşları, çoğunluğun sesine kulak vermeye zorlamaktadır.
Okumaya devam et “Ülkelerde çoğunluğun sesi yanlışta birleşmeyen sağduyunun sesidir”Dünyayı gelen yıllarını geçen yıllarından daha farklı kılmasını bilenler güzelleştirir
Dünyanın gelen yılı, geçen yılından daha güzel olmalıdır. Dünyada her kurum, her kuruluş, her insan güzel, daha güzel ve en güzel olmak için, birbirleriyle yarışmalıdır. Kurumlar, kuruluşlar ve kişiler, kendileriyle daha güzel olmak için yarışmazlarsa, bulundukları yerde güzel olarak kalamazlar. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, bütün ülkeler hayatın her alanında, birbirleriyle iyilikleri özendirmede, kötülükleri önlemede, yarışmazlarsa, hayatın hiçbir alanında, göze görünür, dişe dokunur, gelişme olmaz.
Okumaya devam et “Dünyayı gelen yıllarını geçen yıllarından daha farklı kılmasını bilenler güzelleştirir”Ülkelerde ve kuruluşlarda krizlerin habercilerine kulak vermek
Ekonominin üretim boyutundan daha çok, finans boyutuna ağırlık verenler, bütün ülkelerin ekonomilerinde depreme benzer sarsıntılara yol açarlar. Çalışma alanı dışı, faiz gelirlerini amaç, ürün, hizmet ve bilgi üretiminden gelir sağlamayı araç gören, bütün kuruluşlarda tehlike çanları sürekli çalar. Dünyadaki finansal bunalımlar, değişik alanda üretim yapan kuruluşları, şimdiye kadar bildikleri doğruları unutmaya zorlamaktadır.
Okumaya devam et “Ülkelerde ve kuruluşlarda krizlerin habercilerine kulak vermek”Yenilik yapmada arı kovanı yöntemini izlemek arılar gibi çalışmak
Gecelerin gündüzleri izlemesi gibi, ekonomik hayatta, üretim tüketimi izler. Nasıl gecesiz gündüz olmazsa, tüketimsiz üretim olmaz. Hayatın her alanında tüketim üretimi, üretim tüketimi peşinden sürükler. İnsanlar yaşamaya kayıtsız kalamadıkları gibi, üretime ve tüketime kayıtsız kalamazlar. Hayatın kolaylaştırılması ve güzelleştirilmesi, bütün kuruluşların yararlı üretimde yarışmalarına dayanır.
Okumaya devam et “Yenilik yapmada arı kovanı yöntemini izlemek arılar gibi çalışmak”