Güncelliğini hiç yitirmeyen kitaplarla kültüre derinlik ekonomiye zenginlik kazandırmak

Dünyada insana bağışlanan ekonomik zenginliklerin, kültürel derinliklerin bilincine, kitaplarla varılır. Kitaplar insanların düşünce ve eylem dünyasında, gören gözleri, sorgulayan akılları ve yazan kalemleri olurlar. Dünya kitaplarla yaşanır kılınır. Ülkelerde barışa giden yol, kitaplarla aydınlatılır. Kitaplardan uzaklaşan ülkeler, kendilerini savaşlardan kurtaramazlar. Savaşları kitaplar durdurur. Barış kitaplarla korunur.

Okumaya devam et “Güncelliğini hiç yitirmeyen kitaplarla kültüre derinlik ekonomiye zenginlik kazandırmak”

Dünyadaki bütün krizlerin kaynağında savurganlıkta sınır tanımayan açgözlü insanlar vardır

Savurganlığın herkesin gözünü kamaştırdığı dünyada, bütün şehirlerin kalbine alışveriş merkezleri yerleşmiştir. Savurganlığı bir yaşama ve düşünme, tarzına dönüştüren seküler insan, haftada en azından bir defa, alışveriş merkezlerine gitmezse, kendisini hem çok yoksul, hem çok mutsuz hissetmektedir. Bunun için, alışveriş merkezlerinde dolaşmak, vitrinlerin önünde saatlerce durmak, gerekli gereksiz bir şeyler almak, seküler insanların, her hafta tekrarladıkları bir ibadet haline gelmiştir.

Okumaya devam et “Dünyadaki bütün krizlerin kaynağında savurganlıkta sınır tanımayan açgözlü insanlar vardır”

Dayanışmacı kültür paylaşımcı ekonomi olmadan katılımcı demokrasi olmaz

Endonezya’dan İran’a, Suriye’den Mısır’a bütün Müslüman ülkeler, yüzyılların içinde oluşan, kültürel derinliklerini ve ekonomik zenginliklerini yitirdiler. İslam dünyasının kültürel ve ekonomik yoksulluğu, siyasal alanda da etkisini gösteriyor. Müslüman ülkeler, dünyanın en yoksul ve en dayatmacı yönetimleri arasında, ilk sıralarda yer alıyorlar. Demokrasi düşmanı, dayatmacı yönetimlerin elinde, İslam dünyası savaştan savaşa sürükleniyor.

Okumaya devam et “Dayanışmacı kültür paylaşımcı ekonomi olmadan katılımcı demokrasi olmaz”

Demokrasilerde en iyi devlet hakkın sesi olmayı bilen en az devlet olan devlettir

Dünyada kendini bilenlerle, kendini bilmeyenler arasında çatışma, insanlığın ilk yıllarından bugüne, kesintisiz devam etmektedir. Aslında bu çatışma, doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, iyi ile kötünün, zaman zaman ateşli, zaman zaman ateşsiz silahlarla, dünya ölçeğinde sürdürdükleri bir savaştır. Ademoğulları arasındaki savaş, değişik silahlarla Kıyamete kadar devam edecektir. Dünyada hiçbir ülkenin, bu savaştan kaçması mümkün değildir. Dünya barışı için, her ülke gücü ölçüsünde, bu savaşa katılmak zorundadır.

Okumaya devam et “Demokrasilerde en iyi devlet hakkın sesi olmayı bilen en az devlet olan devlettir”

Erik dalında üzüm yemek görünende görünmeyeni bilinende bilinmeyeni bulmak

Şiir karşısında ne varlıklı ne yoksul, ne bilgili ne bilgisiz, ne yaşlı ne genç vardır. Hayatın şiiri gökyüzünde yazılır, yeryüzünde okunur. Ahmet Haşim, şiiri “İnsanın ruhuna doğan kelimelerin şarkısı” olarak tanımlar. Şiir deyince akla, geçmişte Türk şiirinin köşe taşları olan şairler gelir. Cumhuriyet döneminin şiir dünyasına bakıldığında, her şairin onların geçtiği, yollardan geçtikleri görülür. Onlar Türkiye’nin edebiyat tarihinde silinmez izler bırakmışlardır.

Okumaya devam et “Erik dalında üzüm yemek görünende görünmeyeni bilinende bilinmeyeni bulmak”

Dünyada yoksul siyahlar ağlarken zengin beyazlar gülemez

Denizlerin dibinde ortaya çıkan bir depremin, yol açtığı dalgalar gibi, sınırların önemini yitirdiği dünyada, bir ülkede ortaya çıkan kriz, dalga dalga bütün dünyaya yayılmaktadır. Dünyanın büyük ekonomilerinden birinde, ortaya çıkan ekonomik daralmadan, bütün ülkelerin ekonomileri etkilenmektedir. Ülkeler birbirine bağımlıdır, Amerika ya da Çin, birinden biri öksürürse, dünyada yatağa düşmeyen ülke kalmaz.

Okumaya devam et “Dünyada yoksul siyahlar ağlarken zengin beyazlar gülemez”

Beyazların yeni Babil kulelerini ve bankalarını siyahlar bir yıkacaklar

İnsanlığın tarihi boyunca, ürün, hizmet ve bilgi üretmenin gizemli ve karmaşık bir dili olmuştur. Üretimin tarihi, insanlığın tarihiyle başlar. İnsanların olduğu yerde pazar, pazarın olduğu yerde üretim vardır. Üretim ile tüketim arasındaki ilişkileri bilen, pazarın olduğu kadar, hayatın dilini de bilir. Hayatı tüketmesini değil, üretmesini bilenler kolaylaştırır ve güzelleştirir.Onlarla dünya yaşanır kılınır. 

Okumaya devam et “Beyazların yeni Babil kulelerini ve bankalarını siyahlar bir yıkacaklar”

Suçsuz bir insani öldürenler bütün insanlığı öldürürler

İnsanlar gibi toplumların da derinliği, bütün boyutlarıyla hayatı yaşanır kılma yolunda, üstesinden gelinen güçlüklerden kaynaklanır. İnsanlığın bilgi ve bilgelik birikiminin kaynağında, Mezhep öncüsü Ebu Hanife’den İbn Haldun’a, bütün düşünce ve eylem dünyasının büyüklerinin, acılarla dolu hayatları vardır. Onların hayatı, hangi günlerinin aydınlık, hangilerinin karanlık olacağı kestirilmeyen, sürekli bir eylemdir. Her birinin hapishanelerde geçen günleri, evlerinde geçen günlerinden daha çok olmuştur.

Okumaya devam et “Suçsuz bir insani öldürenler bütün insanlığı öldürürler”

Kültürü derinleştirmek ekonomiyi zenginleştirmek politikayı güzelleştirmek

Kültürde,ekonomide ve politikada başarı, doğruyu aramada karşılaşılan güçlükleri aşmada, çekilen acılara direnme gücünden kaynaklanır. Kültür, ekonomi ve politika dünyasının öncülerinin yıldızları, gönüllerinin derinliklerinde büyük yolculuklara, çıktıkları dönemlerde parlar. Kültür,ekonomi ve politikanın unutulmayan öncüleri, dağların zirvelerinin birbirlerini gördükleri gibi, birbirlerini görür ve birbirleriyle yardımlaşırlar. Yardımlaşmanın, dayanışmanın, paylaşmanın olmadığı yerde, hiçbir alanda gelişme olmaz.

Okumaya devam et “Kültürü derinleştirmek ekonomiyi zenginleştirmek politikayı güzelleştirmek”

Ayasofya Yahudileri ve Hristiyanları Müslümanlarla İbrahim peygamberde buluşmaya çağırıyor

Türkler aşılmaz sularla çevrilmiş, suriçi İstanbul’unu, Doğu Roma’dan 1453 yılında, harap ve küçük bir şehir devlet olarak aldılar. Tarihçi Charles Diehl, Türklerden önceki İstanbul’un nasıl bakımsız ve yoksul olduğunu, 57 yıllık Katolik Latinler döneminde, kentin nasıl yağmalandığını ayrıntılı olarak anlatır. Surların içindeki İstanbul’u, Fatih surların dışına çıkarmıştır. ”Boğaziçi doğrudan doğruya Türklerin eseridir.”

Okumaya devam et “Ayasofya Yahudileri ve Hristiyanları Müslümanlarla İbrahim peygamberde buluşmaya çağırıyor”

Katip çelebi’den bu yana anadolu’da doğu’dan batı’ya bilginin ve bilgeliğin gizemli serüveni

Asya’nın ortalarından Avrupa’nın ortalarına kadar geniş bir coğrafyaya damgasını vuran Türklerin gücü, dünyayı bir kızıl elma gibi gören, zengin kültürlerinden kaynaklanır. Anadolu insanı, büyük ve uzun yolculuğu, zengin tarihi mirası ve derin kültürel birikimiyle gerçekleştirmiştir. Onun anavatanı, bütün insanlığın anası ve babası, Havva’nın ve Adem’in dünyada, birbirine kavuştuğu Arafat dağıdır. Bunun için Yunus, “Arafat dağıdır bizim dağımız” demektedir.

Okumaya devam et “Katip çelebi’den bu yana anadolu’da doğu’dan batı’ya bilginin ve bilgeliğin gizemli serüveni”

Savaşlar ne kadar dehşet verici olurlarsa olsunlar her zaman insanları bekleyen bir nuh’un gemisi vardır

Dağın dağa kavuşmadığı, insanın insana kavuştuğu, herkesin birbirinin kapı komşusu, olduğu bir dünyada, bütün insanlık sürekli hareket halinde, seçimden seçime sürüklenmektedir. Artık seçim yapma zorunluğu, Sağ kültürle Sol kültür arasında değildir. Yeni yüzyılda herkes, kutsal kültürle seküler kültür arasında, bir seçim yapmak zorundadır. Yirminci yüzyılın savaşan ülkeleri, Yirmibirinci yüzyılda, savaşla bütün dünyaya, seküler kültür ihraç etmeye çalışmaktadırlar.

Okumaya devam et “Savaşlar ne kadar dehşet verici olurlarsa olsunlar her zaman insanları bekleyen bir nuh’un gemisi vardır”

İnsanlığın bilgi ve bilgelik birikimi kur’an’a düşülmüş uzun bir dipnottur

Hayatı bütünüyle kucaklayan kutsal kültürün, İlk Peygamberden Son Peygambere, peygamberlerin elinde taşınan, ateşi sönmeyen meşalesi, bütün insanlığın yolunu, aydınlatmaya devam etmektedir. Kutsal kültürden beslenen, bilgi ve bilgelik, tarihin her döneminde, hem edebiyatların, hem de medeniyetlerin, ana kaynağı olmuştur. Meşaleyi koruyanlar olduğu kadar, yok etmek isteyenler de olmuştur. Ancak peygamberlerin mirasçıları, bilgeler tarafından korunan, meşalenin ateşini söndürmeye, kimsenin gücü yetmemiştir.

Okumaya devam et “İnsanlığın bilgi ve bilgelik birikimi kur’an’a düşülmüş uzun bir dipnottur”

Bilgi ve bilgelik dünyasının bilgeleri bütün insanlığın kutup yıldızlarıdır

Bilgiyi bilgeliğe dönüştürerek, insanın iç dünyasına ışık tutan bilgeler, ekonomik ve kültürel boyutlarıyla, dış dünyayı da aydınlatırlar. Onlar yolunu kaybeden gemilere, yön gösteren deniz fenerleri gibi, iki dünyayı birden zenginleştirmenin yol haritasını, karşılık beklemeden ve hiçbir ayrım gözetmeden, isteyen herkese vermeye hazırdırlar. Onların dünyasında kıskançlığa, cimriliğe ve aç gözlüğe kesinlikle yer yoktur.

Okumaya devam et “Bilgi ve bilgelik dünyasının bilgeleri bütün insanlığın kutup yıldızlarıdır”

Oluşmakta olan dünya üniforma giyenlerin değil forma giyenlerin dünyasıdır

Dünyanın neresinde olursa olsun,bir ülkenin kültürel dokusuyla birlikte, ekonomik yapısını güçlendirmenin yolu, üretilen bilgi, hizmet ve ürün hacmini, birbirleriyle uyum ve denge içinde büyütmektir. Üretimi zenginleştirmede sürükleyici güç, sorumluluğunun bilincinde olan erdemli insanlardır. Toplumun kültürel, siyasal ve ekonomik gücünü arttırabilmek için, bütün kesimlerin üretim sürecine katılmaları gerekir. Dünyada üretim gücünü büyütme, tek boyutlu bir eylem değildir.

Okumaya devam et “Oluşmakta olan dünya üniforma giyenlerin değil forma giyenlerin dünyasıdır”

Kutsal geleneğin ipine sarılanlar hiçbir zaman karamsalığa kapılmazlar kötümserliğe düşmezler

Dinlerin özünde Allah’ın varlığı ve birliği vardır. Allah bir, peygamberler binlercedir. İnananlar gibi, inanmayanlar da bir millettir. Her ikisi de büyük insanlıkdairesi içinde yer alır. İnananlar peygamberlerin bağlılarından oluşur. Her peygamberin bir bağlılar topluluğu vardır. Ancak kendilerine kitap verilen peygamberler sayılıdır. Tevrat Peygamber Musa’ya, İncil Peygamber İsa’ya, Kur’an da Son Peygamber’e verilmiştir.

Okumaya devam et “Kutsal geleneğin ipine sarılanlar hiçbir zaman karamsalığa kapılmazlar kötümserliğe düşmezler”

Gerçek şairler metafizik sancı çeken ölümsüzlük arayıcılarıdır

Türkiye’nin Cumhuriyet döneminde, yüzyılların içinde oluşan, kültürünü ve edebiyatını bir kenara atarak, Batı’nın kültürüne ve edebiyatına, var gücüyle sarılması, bütün toplumu, her alanda büyük krizlerle karşı karşıya getirmiştir. Anadolu’nun kültür ve edebiyat, dünyasında yaşanan deprem, ekonomik ve siyasal alanda, büyük yıkımlara yol açmıştır. Türkiye hem ekonomik, hem de siyasal alanda, Batı ülkelerinin çok gerisinde kalmıştır. Büyük beklentilerle kucaklanan değerler, geçmişte görülmemiş çalkantıların kaynağı olmuştur.

Okumaya devam et “Gerçek şairler metafizik sancı çeken ölümsüzlük arayıcılarıdır”

Hayatın her alanında yazılan kalır söylenen uygulanır

Uzun ömürlü insanlığın tarihiyle başlayan kültürler, yazılı kaynaklara dayanırlar. Özgünlüğünü koruyan kitapları olmayan kültürler, yüzyıllar içinde varlıklarını koruyamazlar. Bunun için, kültürlerin harman olduğu Anadolu’da, söz uçar yazı kalır, denilir. Yazıya dönüşmeyen söz, zamanla kalıcı olma özelliğini yitirir. Sözler kitaplarla ölümsüzlük kazanırlar.

Okumaya devam et “Hayatın her alanında yazılan kalır söylenen uygulanır”

Yeni dünyada komünizmin ve kapitalizmin seküler ekonomik yasaları geçerliliklerini bütünüyle yitirmişlerdir

Sağ ve Sol çatışmasının doruk noktasına çıktığı dönemlerde, Büyük Doğu’nun odak noktasını oluşturan Anadolu’nun çile çeken insanları, yitirilen düşünce ve eylem canlılığını, yeniden kazanmanın yolunun, hiçbir zaman Kapitalizmden ya da Komünizmden geçtiğine inanmamıştır. Onlar “Yiğit düştüğü yerden kalkar” diyerek, kendilerini tekrar Avrupa’ya taşıyacak gücün, dinamiklerini Anadolu’nun tarih hazinelerinde aramışlardır. İnsanlar gibi, toplumlar da aradıklarını, kaybettikleri yerde bulurlar.

Okumaya devam et “Yeni dünyada komünizmin ve kapitalizmin seküler ekonomik yasaları geçerliliklerini bütünüyle yitirmişlerdir”

Fatih 2. Roma’yı islam dünyasının 1.Roması olacak İstanbul’a dönüştürmüştür

Fatih Asyalıların olduğu kadar, Avrupalıların da tarihinde köklü dönüşmelere yol açan, Türk sultanlarının başında gelir. Batı’nın İskender’le başlayan Sezar’la devam eden yürüyüşünün yönünü, Fatih İstanbul’u alarak, Doğu’dan Batı’ya çevirmiştir. Fatih sürekli üç kıta ve iki denizi sınırlarının içine alan “Büyük Osmanlı Devleti”nin rüyasını görmüştür. “İkinci Roma” İstanbul’u Türklere başkent yaparak, Orta Çağ’ın kapılarını kapatmış, Yakın Çağ’ın kapılarını açmıştır. Hedefinde “Birinci Roma” vardır, üçüncüsü olmayacaktır.

Okumaya devam et “Fatih 2. Roma’yı islam dünyasının 1.Roması olacak İstanbul’a dönüştürmüştür”