Toplum bilimlerinde en çok tartışma konusu yapılan alanların başında, teknolojik değişme gelmektedir. Toplumsal ve özel hayatın yaşanırlığına, yeni boyutlar kazandırıp kazandırmadığına bakmadan, teknolojik değişme peşinde koşmak, bir sınırdan sonra çözümden daha çok sorun üretmekmektir. Pek çok alanda, teknolojik değişmenin yol açtığı çevresel zararlar, sağladığı ekonomik yararları aşmaktadır.
Batı dünyasının ele geçirdiği teknolojik üstünlüğün ürünü, birçok ülkeden daha güçlü küresel kuruluşlar, kazançlarını artırmak için bütün insani değerleri, ayaklar altına almaktan kaçınmamaktadırlar. Teknoloji kuruluşları insanlara hizmette değil, insanlar teknoloji kuruluşlarına hizmette yarışıyorlar. Teknolojik değişmeyi hızlandırmak için, başta insan ve bilgi olmak üzere, her şey kuruluşların, alınan ve satılan nesnesi haline gelmiştir. İnsanlar teknolojiyi değil, teknoloji insanları denetmektedir.
Doğu’da tarım toplumundan sanayi toplumuna, Batı’da sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçişin hız kazandığı bir dünyada, teknolojisiz ekonomi, ekonomisiz teknoloji olmaz. Ancak ekonominin olduğu kadar teknolojinin de kaynağında insan ve insani değerler vardır. İnsanın değerleri teknolojisiyle birlikte, ekonomisine de yansımaktadır. Aklın dışında kaynak tanımayan, kazanç dışında değer bilmeyen insanlar, bıkmadan usanmadan gözlerini kamaştıran, altın buzağı peşinde koşuyorlar.
İki yanı keskin bir kılıç olan teknolojinin, ekonomik, siyasal ve kültürel hayat üzerindeki hem olumlu hem olumsuz etkileri, “Teknolojinin Ötesi” kitabımızda ele alınarak tartışılmıştır. Yirmi birinci yüzyılda geliştirilen teknolojilerin, ülkelerinden daha çok etkileri önemlidir. Teknoloji bilimsel gelişmelerin kuramsal alandan, uygulama alanına aktarılmasıdır. Bilim gibi, teknoloji de bütün insanlığın, ortak aklının ürünüdür, doğdukları ülkelerden daha çok etkiledikleri ülkeler önemlidir.
Bütün ülkelerin peşinde koştukları teknolojik ve ekonomik gelişmelerin, iki yüzyılı çok aşmayan kısa bir tarihleri vardır. Geçmiş yüzyıllarda İslam dünyasının bilimsel ve teknolojik seviyesi, Batı dünyasının bilimsel ve teknolojik seviyesinden daha ileridedir ve çok daha büyüktür.Batı ülkelerinin karanlık yüzyıllarına Doğu ülkelerinin aydınlık yüzyılları ışık tutmuştur. Gündüzleri geceye dönüşen, değerleri altüst olan dünyanın, yeni bir aydınlanmaya ihtiyacı vardır.
Aydınlığa hasret dünyada yoksulluğu çekilen değerler, pozitif alanların doğruları değil, normatif alanların doğrularıdır. Bilimlerin hiyerarşisinde kutsal değerler, en üstte yer almaları gerekirken, kendilerine en altta bile yer bulamamaktadırlar. Bilimin ve teknolojinin kutsal kültürün değerlerinden, uzaklaştırılmasının yol açtığı sorunlar, yıldan yıla katlanarak artmaktadır. Seküler Batı dünyası yüzyılların kutsal değerlerini, iki yüzyılın seküler değerlerine kurban etmiştir.
Seküler değerlerin kutsal değerlerden, arındırıldığı bir dünyada, Hiroşima’ların sonu gelmez.
Bilimde ve teknolojide aydınlatıcı olan, seküler değerler değil kutsal değerlerdir.
Denetimden çıkan ekonominin burnuna kutsal değerlerle halka takılır.