Kültür deyince, bütün dünyada akla kutsal kültürden daha çok seküler kültür gelir. Kutsal kültürü toplumların afyonu olarak görenler, yüzyıl boyunca bütün insanlığın geleceğinin, seküler kültürde aranması gerektiğini söylemişlerdir. Kutsal kültürden ne kadar uzaklaşılırsa, seküler kültüre o kadar yaklaşılacağı savunmuşlardır. Yirminci yüzyılın sonunda, kutsal kültürün yerine seküler kültürü yerleştirmeye çalışanların, büyük ölçüde yanıldıkları ortaya çıkmıştır.
Bilginin hiyerarşisinde seküler kültüre tanınan öncelik, insanların iç dünyalarında büyük bir yoksullaşmaya yol açmıştır. İç dünyanın yoksullaşması dış dünyaya yansımış, toplumların afyonunun kutsal değil, seküler kültürün olduğu açıkca görülmüştür. Kutsal kültürle beslenmeyenler için, herşey mübah olduğundan, Afganistan’dan Azerbaycan’a dünyadaki savaşlar birbirini izlemektedir. Dünyayı Cehennem’e dönüştüren seküler kültürün kaynağı Batı, Cennet’e dönüştürecek kutsal kültürün kaynağı ise Doğu’dur. Edebiyat iki kültür arasında köprüdür.
Yirminci yüzyılda Batı’nın öncülüğünde dünyanın sekülerleşmesi tartışılmıştır. Yirmi birinci yüzyılda ise, Doğu’nun öncülüğünde dünyanın yeniden kutsal kültüre dönmesi tartışılacaktır. Yirmi birinci yüzyıl, kutsal kültürün ortak değerlerinde buluşanların yüzyılı olacaktır. Doğu”dan Batı”ya, Güney”den Kuzey”e bütün dünyada kutsal kültürün yıldızı parlamaktadır. Dünyanın geleceği, bilgininin hiyerarşisinde, iki dünyayı altın oranda harmanlayan, kutsal kültüre verilen önem ve öncelik belirleyecektir.
Seküler kültürün görünmeyen dünyaya kapalı, tek boyutlu değerleriyle, bütün insanlığın karşı karşıya olduğu, çok boyutlu sorunları çözmek mümkün değildir. Ekonomik, siyasal ve kültürel alanlarda köklü bir zihniyet değişikliğine ihtiyaç vardır. Seküler kültürü kutsallaştıranlar, kendileriyle birlikte bütün dünyayı savaşa sürüklemişlerdir. Dünyadaki savaşların üstesinden, seküler kültürün tek dünyalı filozofları değil,kutsal kültürün iki dünyalı peygamberleri gelir.Filozofların tartıştıkları dünya tek boyutlu dünyadır.
Yeni yüzyılda bütün insanlık bir yol ayrımına gelmiştir. Kutsal kültür içinde seküler kültür bir kar gibi eritilmezse, kutsal kültür seküler kültür içinde bir kar gibi eriyecektir.
Seküler kültürü, kutsal kültür içinde bir kar gibi eritecek olanlar, sınırlı bilimin dar görüşlü öncüleri değil, sınırsız sanatın geniş görüşlü öncüleridir.
Kutsal kültür ile seküler kültür arasında, bilginin hiyerarşisine uygun, uyum ve düzen, hayata bütün boyutlarıyla kuşatan edebiyatla sağlanır.
Bütüncü iki dünyayı birlikte ele alan edebiyatin, asla batmayan güneşleri, Yunus’tur,İbn Arabi’dir,Mevlana’dır.
Şeytanlaşmış insanların, savaş dünyasını barış dünyasına, melekleşmiş insanlar dönüştürecektir.
Seküler kültür ölür, kutsal kültür ölmez.Seküler renk solar, kutsal renk solmaz.