Geçmişten geleceğe yolculukta, bilgelik bilgili olmak kadar önemlidir. Bilgiyi bilgeliğe bilginin öğretmeni, bilgeliğin öğrencisi olmayı bilenler dönüştürürler. Dünyada bilgeliğin öncüleri, insanlığın düşünce birikimine katkıda bulunanlardır. Onlar geçmişle gelecek arasındaki sınırları ortadan kaldırılarak, geçmişe bakarken geleceği, geleceğe bakarken geçmişi görürler. İnsanlık tarihinde, geçmiş gelecek, gelecek geçmiştir.
Bilgelik hayatın olgularla, olguların hayatla anlatımıdır. Bütünlük ve süreklilik içinde bilgeler, geçmişi bugüne, bugünü geleceğe taşıyacak, düşünce ve eylemlerin temellerini atarlar. Düşünce eylemlerle, eylemler düşüncelerle inşa edilir. Her yeni düşünce, her yeni eylem, yeni kelimelerle, yeni kavramlarla sunulur. Bilgi ve bilgelikle, düşünce ve eylemin özü söze, sözü yazıya dönüşür. Öz olmadan söz olmaz. Önce söz değil öz vardır.
Kavramlar ve kelimeler, düşüncelerin ve eylemlerin, özden söze yolculuğunda, vazgeçilmez bir önem taşırlar. Bilinen kelime ve kavramların hacmiyle, düşünce ve eylem gücü arasında doğru orantılı bir bağıntı vardır. Çok dil bilenlerin, kelime ve kavram dünyaları zengin olanların, düşünce ve eylem dünyaları zengin olur. Dünyanın her yerinde, büyük bir bilgelik birikimine sahip olanlar, arkalarında insanlık tarihini dönüştüren eserler bırakırlar.
Arkasında bir “Cezayir Devleti”, bir “Osmanlı Donanması”, bir “Tersane Düzeni” bırakan Bilge Denizci Barbaros Hayrettin, en az yedi dil bilen, düşünce ve eylem dünyası oldukça zengin, bir Osmanlı üst düzey devlet yöneticisidir. Geçmişten geleceğe bakan bir bilgelikle, ‘Paylaşılmaz’ denilen, iktidar ve yönetim gücünü paylaşmış, Kuzey Afrika ile Anadolu’yu birbiriyle bütünleştirmeyi bilmiştir. Cezayir sultanlığından feragat ederek “Denizlerin Sultanı” olmuştur.
Osmanlının son, Cumhuriyetin ilk yıllarının bilge insanları, Mesnevi ve Mukaddime yazıldığı dilde okudukları gibi, Shakespeare ve Rimbaud’yu da ana dillerinden okumuşlardır. Bilginin ve bilgeliğin vatanının olmadığı düz kare dünyada, Anadolu insanı Bedri Rahmi Eyüpoğlu’nun, “Üç Dil” şiirinde vurguladığı gibi: “En azından üç dilde” düşünmesini, yazmasını, konuşmasını bilmek zorundadır. Üç dil bilmeyenler, dünyanın bilgi ve bilgelik birikimine katkıda bulunamazlar.
Bilgiden bilgeliğe, düşünceden eyleme yolculukta, öz de söz de önemlidir. Söz özün habercisidir. Özü olmayan sözün gücü, sözü olmayan özün etkisi olmaz. Öz söze, söz öze kavram ve kelimelerle dönüşür. Bilginin bilgeliğe, düşüncenin eyleme dönüşmesinde, söz değişir, öz değişmez. Her kuşağın bilgelerinin sorumluluklarının başında, özü tekrar tekrar yorumlamak gelir. Düşünceler yorumlana yorumlana yeni açılımlar kazanırlar.
Anadolu’nun yeni bilgeleri, Arapça düşünmeden, İngilizce yazmadan, Türkçe konuşmadan, bütün dünyanın susuzluğunu çektiği, bilgeliği yakalayamazlar.
Bilgi peşinde koşanların, bilgelik arayanlardan açık ara, önde olduğu seküler dünyada, bilgiyi bilgeliğe dönüştürme açlığı çekilmemektedir.
Dünya bilgelikle savaşlardan arınır. Bilgi artarsa bilgelik azalır. Bilgiyi bilgeliğe dönüştürmeyen dünya çoraklaşır.