Üç kıtanın ortasında, küresel bir medeniyet olarak Akdeniz, dünya medeniyetlerinin ana kaynağı olmuştur. Yirmi birinci yüzyılda, Amerika’dan Çin’e kadar bütün dünya ülkeleri, Akdeniz’in eşsiz bilgi ve bilgelik hazinelerine döneceklerdir. Dünyanın ekonomik ve kültürel kaynakları, Akdeniz’de toplanmıştır. Dünyada medeniyetlerin temelleri olan köklü değerler, Akdeniz’in sınırsız zenginliklerinden devşirilmiştir.
Dünyada kültürel güçle birlikte, ekonomik güç Batı’dan Doğu’ya kaymaktadır. Dünyanın yeni karar merkezleri, Washington, Londra, Paris ve Berlin değil, Pekin, Yeni Delhi, Astana, Jakarta, Kahire, Tahran ve Ankara olacaktır. Geçmişin dünyasının olduğu gibi, geleceğin dünyasının güneşi Akdeniz’den doğacaktır. Akdeniz bütün büyük dinlerin, bütün büyük peygamberlerin, bütün büyük medeniyetlerin anavatanıdır. Akdeniz’de ibre Batı’dan Doğu’ya dönmüştür.
Dünyanın medeniyet merkezi Akdeniz’de, büyük bir bilgi ve bilgelik zenginleşmesine yol açan İslam dünyası, sınırsız kültürel zenginlikleriyle, büyük ekonomik kaynaklarıyla, Orta Çağlarda Avrupa’yı nasıl aydınlatmışsa, Yirmi birinci yüzyılda da Çin başta olmak üzere Uzak Doğu’yu öyle aydınlatacaktır. Geçen yüzyılın yakılan yıkılan Avrupası, Batı’yı nasıl dönüştürmüşse, Yirmibirinci yüzyılın yakılan yıkılan İslam dünyası Doğu’yu öyle dönüştürecektir.
Doğu dünyası Batı dünyasından, geri kalmayan kültürel ve ekonomik birikimleriyle, bütün dünyanın birleştirici, bütünleştirici ve dönüştürücü gücü olacaktır. Dünyada yeni oluşumların temellerini yüzen ve uçan ordular sahip olan Batı ülkeleri değil, kültürleri derinleştiren bilgeliklere, ekonomileri zenginleştiren bilgilere sahip olan Doğu ülkeleri atacaktır. Onlar bütün ülkelerle, ekonomik güçleriyle değil, kültürel güçleriyle savaşacaklardır.
Akdeniz dünyası tarihte yüklendiği misyon ve sergilediği geniş vizyonla, bütün dünyaya güven ve ümit vermektedir. Geçen yüzyılın dünyaya kapalı Akdeniz ülkeleri, yeni yüzyılda dünyaya açık, güven ülkelerine dönüşeceklerdir. Geçmiş yüzyıllarda bütün Avrupa’yı ayağa kaldıran Akdeniz ülkeleri, gelecek yüzyıllarda bütün dünyayı ayağa kaldıracaklardır. Akdeniz ülkeleri dünyayı bir savaş alanı olmaktan daha çok barış alanı olarak gören değerleriyle, yeni bir dünyanın temellerini atacaklardır.
Tarih boyunca toplumlar, silah taşıyan askerlerin değerlerini değil, bilgelik taşıyan gönüllülerin değerlerini benimsemişlerdir. Dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, güçle toplumları değiştirmeye çalışanlar, büyük bir dirençle karşılaşırlar. Hiçbir ülke hiçbir ülkeye, silahla seküler kültür ihraç edemez. Yirmi birinci yüzyılda sürdürülebilir ve kalıcı barışın güvencesi, sorunları çatışmayla çözmeye çalışan Batı ülkelerinden önce, uzlaşmayla çözmeye çalışan Doğu ülkeleri olacaktır.
Yoksullukların dile getirildiği Gunnar Myrdal’ın “Asya’nın Dramı” yeni yüzyılda, zenginliklerin ele alındığı “Asya’nın Yükselişi”ne dönüşecektir.
Akdeniz zengin tarihinin ve geniş coğrafyasının,silahsız ve savaşsız yeni bir dönüşümün, kapılarını açma yolunda önemli adımlar atıyor.
Dünya ülkelerinin geleceklerini, Batı’nın seküler değerlerden daha çok, Doğu’nun kutsal değerleri belirleyecektir.