Teknolojinin ekonomik ve kültürel hayatın, sürükleyici gücü haline geldiği bir dönemde, teknoloji ötesi bir toplumun oluşturulması, büyük bir önem kazanmıştır. Kısa zamanda katılımcı bir yönetimle, paylaşımcı bir ekonominin temelleri atılmalıdır. İnsanların temel ihtiyaçlarının karşılandığı, teknoloji ötesi bir toplumda, hiç kimse mutluluğunu, başkalarının mutsuzluğu üzerine inşa etmeyi düşünmez.
Sağlıklı bir kültürel doku, üretken bir ekonomik yapının temeli, toplumun bütün kesimlerini olumsuz etkileyen, tutum ve davranışlardan kaçınmak yanında, toplumun her kesiminde olumlu gelişmelere yol açan, tutum ve davranışlara dört elle sarılmaktır. Teknoloji ötesi toplum, katılımcı yönetim ve paylaşımcı ekonomiye dayanır. Yaşı ve işi ne olursa olsun, herkes hem öldüren hem yaşatan, teknolojiden nasıl yararlanılacağını öğrenmek zorundadır.
Dünyayı teknolojiden korumanın sırları, görünen dünyanın zenginliklerini ortaya çıkaran, bilimin gücünden daha çok, görünmeyen dünyanın ışığını taşıyan edebiyatın gücünde gizlidir. Edebiyatın değiştirici potasında, yoğrulmayan insanın elinde teknoloji, bütün dünyayı Hiroşima’ya benzetecek, atom bombasına dönüşür. Ancak hiçbir toplum teknolojiye ilgisiz kalamaz. Her toplum teknolojinin nasıl dizginleneceğini öğrenmelidir. İnsan teknoloji insan için değil, teknoloji insan için vardır.
Tarih içinde her toplumun ekonomik, siyasal ve kültürel değerlerine dayanan bir teknolojisi olmuştur. Teknolojiyi geliştiren kültür ve ekonominin kaynağında, her türlü iyilik ve kötülüğün tetikleyicisi insan vardır. İnsan teknolojinin düşünen aklı, teknoloji de insanın hem kurtarıcı hem de öldürücü silahıdır. Teknoloji altıncı baskısını hazırlamaya çalıştığımız “Teknolojinin Ötesi” isimli kitabımızda vurgulandığı gibi, iki yanı da keskin bir kılıçtır, olumlu ellerde hayat verir, olumsuz ellerde hayat alır.
Toplumların ekonomik, siyasal ve kültürel değerleri, geliştirdikleri teknolojiye bütün boyutlarıyla yansır. Seküler Batı dünyasında, Goethe’nin Faust’u gibi, ölümsüzlüğü görünmeyen dünyada değil, görünen dünyada arayan insan, kazanmak istediği sınırsız güç karşılığında, ruhunu teknolojiye satmıştır. Kültürün denetiminden çıkan, ekonominin denetimine giren teknoloji, insanın bedeninden önce, ölmeyen ölümsüz ruhunu öldürmüştür.
Ruhunu teknolojiye satan insan, yeryüzünü Cennetten daha çok Cehenneme çevirmiştir. Teknolojinin eli sıradan bir işi, insanın elinden daha hızlı yapmaktadır. Ancak hiçbir teknolojinin sıradışı bir insanın, yaptığı işi yapması mümkün değildir. İnsanlığın teknolojik gücünün, kültürel gücünün kat kat üstüne çıkması, ölümsüzlüğe giden yolda insanlığı öldürmekle kal- madığı gibi, ölümsüz olan ruhların öldürülmesine yol açmıştır.
Sezai Karakoç’un “Ruhun Dirilişi” kitabında vurguladığı gibi: “Ruhun dirilişi, Cennetten bir yansıma, ruhun ölümü Cehennemden bir yansımadır.”
Teknoloji ötesi toplum, ruhun ölümsüzlüğünün bilincine varan toplumdur. Teknoloji bedenleri öldürür, insanların ruhları hiçbir zaman ölmez.
Her şeyi bilen, her şeyi yapan teknoloji, insanın aynası olan ruh hakkında, bir şey bilmiyor, bir şey yapmıyor.