Ekonominin üretim boyutundan daha çok, finans boyutuna ağırlık verenler, bütün ülkelerin ekonomilerinde depreme benzer sarsıntılara yol açarlar. Çalışma alanı dışı, faiz gelirlerini amaç, ürün, hizmet ve bilgi üretiminden gelir sağlamayı araç gören, bütün kuruluşlarda tehlike çanları sürekli çalar. Dünyadaki finansal bunalımlar, değişik alanda üretim yapan kuruluşları, şimdiye kadar bildikleri doğruları unutmaya zorlamaktadır.
Yirminci yüzyılın ikinci yarısında Avrupa’yı ekonomik bunalımdan kurtaran, iktisatçı diye bilinen Keynes, “Faiz öyle bir araçtır ki, bir noktaya kadar ekonomideki özel parayı yatırımlara yönlendirir. Bir noktadan sonra da yatırımcıyı atıl hale getirir” demektedir. Keynes’’in sözünü ettiği kritik nokta, bütün ülkelerde çoktan aşılmıştır. Bu yüzden dünya toplam üretimin on kat fazlası kaynak, üretim alanından, finans alanına kaydırılarak, dünya ekonomisi kırılganlaştırılmıştır.
Dünyadaki yatırımların ürün ve hizmet üretiminden daha çok, para ve risk alım satımına kayması, bütün yatırımcıların üretim güçlerini dinamitlemiştir. Üretim alanında her talebin, kendi arzını oluşturduğu gibi, finans alanında her yatırım fırsatı, kendi bunalım riskini oluşturur. Finans alanındaki kuruluşlar, taşıdıkları risklerin, büyük bunalımlara gebe olduklarını görmezler. Kuruluşlarda hiç eksik olmayan bunalımların, yönetim kitaplarında vurgulandığı gibi, çoğu zaman yedi önemli habercisi vardır.
- Kuruluşların gelecekte ne yapacaklarıyla değil, geçmişte ne yaptıklarıyla öğünmeye başlamaları.
- Geçmişte kendilerini başarılı kılan çözümlerin, gelecekte çözmek zorunda kalacakları sorunlar olacaklarını unutmaları.
- Ölü yatırımlar yaparak kuruluşların işletmelerini, büyük şehirlerdeki plazalarından, göstermelik yönetim kurullarıyla yönetmeleri.
- Kuruluşların kaynaklarını çalışma alanlarındaki, ürün ve hizmet üretiminden, alan dışındaki paradan para kazanma araçlarına yönlendirmeleri.
- Para başkalarının parasıyla kazanılır diyerek, kuruluşların özvarlıklarını çok aşan miktarlarda borçlanmak için, onlarca bankanın peşinde koşmaları.
- Dünyadaki gelişmelere ayak uydurmak bahanesiyle, yöneticilerin kuruluşlardaki karar ve uygulama yetkilerini, tek elde toplamaya çalışmaları.
- Kuruluşların denetimlerindeki her işletmeyi, kurucuların heykelleri ve sık sık değiştirdikleri bayraklarıyla donatmaları.
Kuruluşlarda darboğazlar borçlardan kaynaklanır. Kolay kazanç peşinde koşan, amacı paradan para kazanma olan kuruluşların, başlarını bunalımlardan kurtarmaları mümkün değildir. Bunalımlar tehlike işaretlerini, başarının doruk noktasında vermeye başlar. Yukarıda sıralanan yedi bunalım işareti, kuruluşlar için olduğu kadar, ülkeler için de geçerlidir. Kolay kazanç arayanlar, kolay bunalıma düşerler. Her yerde bunalım çanları çalar ancak duymazlar, duyduklarında kritik nokta çoktan aşılmış olur.
Paylaşımcı üretimden, katılımcı yönetimden hoşlanmayanlar, krizlere karşı duyarlıklarını yitirirler.
Habercilerin uyarılarına önem vermeyen kuruluşlar, krizleri sarsıntısız atlatmayı başaramazlar.
Borçlanmada sınırları aşanlar, finansal dalgalanmalarda hayat kaynaklarını kuruturlar.