Üretimde ve yönetimde sürekli yenilenmesini bilen ülkelerde, hem devletlerin hem toplumların, sorumluluklarının başında, hayatı bir yandan kolaylaştırmak bir yandan güzelleştirmek gelir. Ülkelerin nehirlerinden, nehirlerin şehirlerinden bilindikleri gibi, devletler toplumlarından, toplumlar değerlerinden bilinirler. Devletler olmadan toplumlar, toplumlar olmadan değerler olmaz. Ancak toplumler devletler için değil, devletler toplumlar için vardır. Erdemli toplumların, erdemli devletleri olur.
Necip Fazıl gibi şiiri iman, Akif İnan gibi edebiyatı medeniyet için bilen Alaeddin Özdenören, “Devlet ve İnsan” kitabında : “Devletin yönünü toplumun bağlanmış olduğu değerler sistemi belirler. Devlet toplumu yönlendirir, devlet de topluma bu yönlendirme eyleminde katkıda bulunur. Sağlıklı toplumlarda toplumla devlet bütünleşmiştir” diyerek, devleti toplum için bilir. Erdemli devletler toplumların değerlerine, erdemli toplumlar devletlerin kurumlarına dört elle sarılırlar.
Siyasal sınırlardan daha çok, kültürel sınırların öne geçtiği dünyada, devletlerin yönetimdeki güçleri ve üretimdeki ağırlıkları, toplumlarının düşünen akılları, seven gönülleri olmasını bilmelerinden kaynaklanır. Devletler yönetenlerle yönetilenler arasında, yapılan sözleşmenin en büyük güvencesidirler. Bu yüzden devletlerin, toplumların değişik kesimleri arasında, güvenliği sağlamaları hayati önem taşır. Toplumların üretim gücünün büyütülmesinde, devletin üreticiliğinden daha çok, deneticiliği belirleyici olur.
İnsanlığın tarihinin her döneminde, açıkca gözlendiği gibi,devletlerin güçleri adil yönetimlerinden ve eksiksiz denetimlerinden kaynaklanır. Devletler toplumlarından, toplumlar üretimlerinden güç alırlar.
Devletler deneticidir, toplumlar üreticidir. Toplumların üretici güçlerinin gelişmesi, devletlerin tüketimlerini azaltmalarına,
toplumların üretimlerini çoğaltmalarına bağlıdır.
Devletler ne kadar az tüketirlerse, toplumlar ne kadar çok üretirlerse, ülkeler o kadar güçlü ve o kadar etkili olur.