İster ekonomik, ister siyasal, isterse de kültürel olsun, hayatın her alanında savurganlık gösterişten, derinlik yalınlıktan kaynaklanır. Tüketimde gösteriş savurganlığı, üretimde yalınlık tasarrufu özendirir. Hayatın hangi alanında olursa olsun, açgözlülük savurganlığın, tokgözlülük yalınlığın kapılarını sonuna kadar açar. Tokgözlü toplumlar, gösteriş harcamalarından kaçınırken, açgözlüler gösteriş harcamalarında yarışırlar.
Hayatın her boyutunda en büyük zenginlik, tokgözlülükten kaynaklanan kültürel derinliktir. Kültürel derinliği yitiren toplumlar, ekonominin hiçbir alanında başarılı olamadıkları gibi, her alanda büyük boşluğa düşmekten kurtulamazlar. Kültürel zenginlik olmadan, parasal zenginlik, savurganlığa yeni boyutlar kazandırmaktan, başka bir işe yaramaz. Kültürel zenginliğin yerini parasal zenginlik hiçbir zaman doldurmaz.
Anadolu’nun dönüştürücü gücünün simgesi, derinlik ve zenginlik abideleri, olan gönül zenginleridir. İnsanların ürettikleri ürünlerden ve hizmetlerden daha çok, tükettikleri ürünlerle ve hizmetlerle değerlendirildiği bir dünyada, onlar Anadolu’da yalın yaşamanın gücünü, bütün dünyaya göstermişlerdir. Yalınlığın zengin dünyasında, yeri ve zamanı gelince, dünyadan vazgeçmesini bilmeyenler, dünyayı peşlerinden sürükleyemezler.
Dünyayı yaşanır kılmak için, hayatın odak noktasına savurganlığı değil, yalınlığı yerleştirmek gerekir. Dünyanın kaynakları sınırsız değildir. İnsanı dört bir yanından kuşatan tüketim kültürünün, kaynaklarının kurutulması, tokgözlülüğün özendirilmesine ve açgözlülüğün önlenmesine bağlıdır. Dünya güçlü bir yarış atına benzer, atın ağzına gem takılırsa, atı insanlar yönlendirir, atın ağzına gem takılmazsa, at insanları yönlendirir.
Kendi elleriyle yaptığı bir küçük evde yaşamasını bilen, Amerika’da “Sivil İtaatsizlik” eylemlerinin öncülerinden Henry David Thoreau’nun vurguladığı gibi: “Hayat yalınlaştırıldıkça, tabiatın yasaları da yalınlaşır.” Yalın dünyada yalnızlık yalnızlık olmaktan, yoksulluk yoksulluk olmaktan, zayıflık da zayıflık olmaktan çıkar. Edebiyat her alanında olduğu kadar, medeniyetin de her alanında yalınlık vardır. Bu yüzden, Leonardo da Vinci, “Yalınlık yetkinliğin doruğudur” demektedir.
Bütün boyutlarıyla hayatı kolaylaştırarak, yalın yaşamasını başaramayan toplumlar, dünyanın kaynaklarını verimli olarak değerlendiremedikleri gibi, insanlığın kültür birikimine dişe dokunur bir katkıda bulunamazlar. Görünen sınırlı dünya, görünmeyen sınırsız dünyanın, binbir çiçeğinin açtığı, gizemli yalın bahçesidir. Çiçeklerin eşsiz renkleri ve kokuları yanında, bahçenin göz kamaştıran güzelliği, yalınlığın kazandırdığı gizil güçten kaynaklanır.
Olgunluğa giden yolda, en büyük sermaye yalınlıktır.
Dünyaya Kant’ın “Ebedi Barışı”nın temelleri, yalınlıkla derinleşen, hayatı bütün boyutları kuşatan, zengin bir kültürle atılır.
Doğal hayat yalındır. Yalınlık olmadan derinlik, derinlik olmadan zenginlik olmaz. İnsan yalınlığı kadar zengindir.
Doğal hayatın eşsiz ulaşılmaz yalınlığı karşısında, bütün zenginlikler çekiciliklerini bütünüyle yitirirler.