Yirmibirinci yüzyılın başında Türkiye, yerel pazarlardan daha çok küresel pazarlara önem veren ekonomik büyümeyi benimseyerek, dünya ekonomisindeki payını büyütmeye çalışıyor. Anadolu’nun üreten eller olmasını öğrenen, Yunus bakışlı girişimcileri, ürünleriyle birlikte kültürlerini, dünyanın dört köşesine taşıyorlar. Onlar Yunus’un insana sevgi, hayata saygı kazandıran şiirlerinin, okunduğu her yerde, her şeyin en “doğru”suna önem verildiğini bilirler.
Kare dünyada ülkelere, cephelerde savaşan ordularından önce, pazarlarda yarışan girişimcileri saygınlık kazandırıyor. Yirmibirinci yüzyılın sıradışı derviş girişimcileri, iletişimde baş döndürücü, ulaşımda göz kamaştırıcı gelişmelerle, üretimin sürükleyici güçleri olmaya devam ediyorlar. Dünya üniversitelerinde yapılan araştırmalar, küreselleşmenin hızlandırıcılarının devletlerden daha çok sıradışı yeni girişimcilerin olduğunu gözler önüne seriyor.
Dünyada askeri yayılmacılığın yerine, ekonomik genişlemenin geçtiğini gören ülke yönetimleri, şehirlerini dünyanın çekim merkezlerine dönüştürme yolunda, çok boyutlu özendirici yöntemler geliştirmeye çalışıyorlar. Bu bağlamda Türk ve İslam dünyasının şehirleri üretim, kültür, yönetim üçgeninde, birbirlerini büyüten, dengeleyen, denetleyen bir yapı içinde, yeniden yapılanıyorlar. Artık yönetenlerin isteklerine değil, yönetilenlerin ihtiyaçlarına ağırlık veriliyor.
Max Weber’in “The Protestant Ethic The Sprit of Capitalism” ve Richard Henry Tawney ‘in “The Religion and The Rise of Capitalism” kitaplarında kutsal kaynaklarla ekonomi arasındaki etkileşimleri tartışırlar. Kutsal kitaplara saygı gösteren, peygamberler arasında ayrım gözetmeyen, sermayeyi gönüllerinde değil ceplerinde taşıyan derviş girişimciler dünyayı dönüştürüyorlar. Ve gittikleri şehirlerin, bulundukları ülkelerin, ekonomilerine ve kültürlerine canlılık kazandırıyorlar.
Yeni uçbeylerinin, yeni akıncıların işlevlerini yüklenen derviş girişimciler, hem üretimde, hem yönetimde çığır açıcı çalışmalar yapıyorlar. Onlar bütün insanlığın aradığı “Yitik Cennet” yolunda adım adım ilerliyen bir karınca olmayı başarıyorlar. Ve bilgileriyle, bilgelikleriyle, ürünleriyle, hizmetleriyle Peygamberlerin başını çektiği, “Sonsuzluk Kervanı”na katılmaya çalışıyorlar. Yavuz çölleri nasıl aşmışsa, dağları, denizleri, ovaları öyle aşıyorlar.
Derviş girişimcilerin güçleri hem üretimlerinde, hem tüketimlerinde iyiliklerle kötülüklerin, doğruluklarla yanlışlıkların, güzelliklerle çirkinliklerin sınırlarını belirleme ilkelerini, geçerliliklerini hiç yitirmeyen kutsal kitaplardan alırlar. Onlar üretimleriyle, yönetimleriyle, alıcılarıyla, satıcılarıyla milyonlarca insanın elinden tutarlar. Ve yararlı üretimleri artırmada, zararlı tüketimleri azaltmada birbirleriyle yarışırlar. Bu yüzden dünyanın bütün ülkelerinde el üstünde tutulurlar.
Kültürün kaynaklarını değerlendiremeyenler, ekonominin zenginliklerini değerlendiremezler.
Hayatı insanlardan aldıklarından daha fazlasını insanlara veren girişimciler kolaylaştırırlar.
Derviş girişimcilerle akıllar parlatılır, gönüller aydınlatılır, vicdanlar konuşturulur.